Barış Manço'nun Az Bilinen Yönleri

Barış Manço'nun 56 yıllık yaşantısının son 40 yılı hep göz önünde geçti. Hiçbir sanatçıya nasip olmayacak şekilde toplumun çok büyük bir kesiminin 7'den 77'ye sevgilisi olmayı başaran Barış Manço'nun az bilinen yönlerini, bilinmeyenlerini ve yanlış bilinenleri burada bulabilirsiniz.

İlkleri
Türkiye'deki İlk Barış: Barış Manço, "Barış" ismini taşıyan ilk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.
İlk Besteleri : İlk bestesini 1958 yılında İngilizce olarak yazmıştır. Bu şarkının adı "Dream Girl"dür. İlk Türkçe bestesi ise 1964'te yazdığı "Kol Düğmeleri" şarkısıdır.
İlk Konseri : İlk konserini 1959 yılında Galatasaray Lisesi'nde verdi.
İlk Ödülü : İlk ödülünü 1959 yılında Ankara'daki küçük bir müzik cemiyetinden aldı.
İlk 45'liği: 1962 yılında çıkardığı "Twist In USA" adlı 45'liktir.
İlk Albümü: 1975 yılında çıkardığı "2023" adlı albümdür.
İlk Video Klibi: Barış Manço, Türkiye'de video klip sektörünün öncüsü olmuş ve ilk video klibini Türk televizyon tarihi henüz 5 yıllıkken 1973 yılında "Hey Koca Topçu" şarkısına çekmiştir.
İlk Evliliği : Barış Manço, ilk evliliğini 31 Ocak 1970'te Belçikalı fotomodel Marie Claude ile yaptı. Ancak bu evlilik fiilen yalnızca 40 gün sürdü. Barış Manço, evliliğinin 40. gününde boşanma davası açtı ve çift 16 Temmuz 1970'te ayrıldı.

Şarkıları
Şarkıları Tüm Dünyada: Barış Manço'nun şarkıları Arapça, Bulgarca, Flemenkçe, Almanca, Fransızca, İbranice, İngilizce, Japonca ve Yunanca'ya çevrilerek Dünya'nın pek çok ülkesinde hem kendisi hem de farklı sanatçılar tarafından okundu.
Anadolu Rock Türü: Barış Manço, Anadolu Rock türünün kurucuları arasında sayılmaktadır.
Yabancı Dillerdeki Şarkıları : İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İbranice ve Japonca dillerinde şarkılara imza atmıştır.
Gülpembe : Barış Manço bu şarkıyı 13 yaşındayken kaybettiği babaannesine ithafen yazmıştır.
40. Yıl : 1988 yılında henüz 45 yaşındayken yazdığı "Ömrümün Sonbaharında" şarkısında "Hala bitirmediğim bir yarım şarkım kaldı" dizeleriyle 11 yıl sonrasını öngörmüştür. Nitekim 1998 yılında çalışmalarına başladığı ve 40. sanat yılını anlatacağı şarkısının bestesini tamamlamış olmasına rağmen sözlerini yazamadan hayata veda etmiştir. Bir röportajında da "Belki altmışıma gelmeden ölürüm" demiştir.
En Çok Satılan Albümü : Mart 1999'da piyasaya sürülen Mançoloji adlı albümü 2.6 milyon satılarak yılın en çok satılan albümü oldu.
Film Müzikleri : Barış Manço, 1975 yılında çektiği ilk ve tek filmi "Baba Bizi Eversene"nin yanı sıra Sinan Çetin'e ait 1982 yapımı "Çiçek Abbas" ve 1985 yapımı "14 Numara" filmlerinin müziklerini de yapmıştır. Ayrıca 1982 yapımı Cüneyt Arkın'ın unutulmaz filmlerinden "Ölümsüz" filminde "Dönence" şarkısı film müziği olmuştur. Bunların yanı sıra Yeşilçam'da pek çok sinema filminde Manço'nun şarkıları kullanılmıştır.

Kişisel
İmajı : Geçirdiği bir kaza sonrasında dudağında yarık izi kalmasından dolayı bıyık bırakmaya başlamış ve uzun saçlarıyla birlikte bu imajı askerlik dönemi haricinde hiçbir zaman değiştirmemiştir.
Hayali : Cumhuriyet'in 100. yılı için yaptığı 2023'ü sahnede icra etmek en büyük hayallerinden biriydi. Bu konuda "80 yaşındayken elimde bastonum, belki kolumda Doğukan, onun yardımıyla çıkarım sahneye ve senfoni orkestrasına 2023 çaldırmak en büyük ideallerimden birisi olsa gerek"
Kitap Projesi : 1997 yılında konuk olduğu Ali Kırca'nın "Siyaset Meydanı" programında "Türkiye'de müzik etkisinin değişimi ve gelişimi" üzerine kitap yazacağını belirtmiş, ancak bu projeyi tamamlayamadan hayata veda etmiştir.
Okul Projesi : Türkiye'de temel eğitimin beş yıldan sekiz yıla çıkarılmasına destek olmak amacıyla eşi Lale Manço ile birlikte İstanbul'un Tuzla ilçesinde bir okul yaptırdı. 1997 yılında inşasına başlanan 30 derslikli Tuzla Barış Manço İlköğretim Okulu, 2000 yılında eğitime başladı.
Fotoğraf Makinesi Koleksiyonu : Gittiği ülkelerden topladığı 310 adetlik fotoğraf makinesi koleksiyonu bulunmaktaydı. Bu koleksiyonunu ölmeden önce Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Cağaloğlu'nda bulunan Basın Müzesi'ne bağışlamıştır.
Basın Arşivi : 1962 yılından itibaren gazete ve dergi arşivi tutmaya başladı. Biriktirdiği sayfaların oluşturduğu cilt sayısı 60'tır.
Borçlar Konusu : Barış Manço'nun yaşamı boyunca hiçbir zaman ciddi boyutlarda bir borcu olmamıştır. Bunun en büyük kanıtı kendisi hayattayken değeri ölçülemeyen antikalara ve koleksiyonlara sahip olmasına rağmen parasal konularda medyada hakkında hiçbir haber çıkmamasıdır. Nitekim hayatını kaybettikten sonra ortaya çıkan borç, kefil olduğu kredilerin ödenmemesi yüzünden ortaya çıkmıştır. Bu nedenle pek çok antika otomobili ve değerli koleksiyonları ne yazık ki yok olmuştur. Borç, 2009 yılında tamamen kapatılmıştır.
Siyasi Duruşu : Barış Manço'nun siyasi duruşuyla ilgili yıllar yılı pek çok yakıştırma yapılmıştır. Bunlardan birincisi "Hey Koca Topçu", "Küheylan" ve "Vur Ha Vur" gibi Türk tarihini ön plana çıkaran parçalardır. Bir vatandaşın kendi ülkesini ve geçmişini sevmesi gayet doğal bir durum olsa da, yaşam tarzı söz konusu duruşla alakasız olmasına rağmen ülkemizde bu durum bazı çevrelerce "ülkücülük, sağcılık" olarak değerlendirilmiştir. Ancak kendisinin "Hemşerim Memleket Nire" şarkısı dinlendiğinde aslında hiç de öyle olmadığı, dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin Dünya'nın her yerini gezerek her zaman için insanı önde tuttuğu kolaylıkla görülebilecektir. Hatta 1977 yılındaki bir konserinde kendisini belli bir kesime çekmek için "Hey Koca Topçu" şarkısını kullanmaya çalışan bir topluluğu sol yumruğunu havaya kaldırarak "Biz buraya sadece sizin için değil, buradaki herkes için geldik" diyerek protesto etmiş ve kendisinin hiçbir siyasi kesimde malzeme olmayacağını açıkça deklare etmiştir. Barış Manço, her fırsatta siyaseti sevmediğini dile getirmiş, 1994 yılında kendisine güvenenleri kırmamak için başta kabul ettiği belediye başkanlığı adaylığını 10 gün içerisinde bırakarak göstermiştir. Bir grubun yurt dışındaki okullarını övmesi meselesi ise, olaya siyasetten arındırılmış bir şekilde insani açıdan yaklaşması kaynaklıdır. Barış Manço, hiç kimseyi siyasi görüşleri nedeniyle ayırmadığı için söz konusu her eğitim hizmetini olumlu bulduğunu belirtmiş, bu açıklaması yine kötü niyetli kişiler tarafından farklı yorumlanmıştır. Barış Manço, bazı kesimlerin iddia ettiği gibi hiçbir zaman sağ ya da soldaki belli bir kesimin borazanı olmamıştır. Zaten bu nedenle de toplumun hemen her kesimi tarafından sevilmiş ve sayılmış, Türkiye'nin efsanesi haline gelmiştir.

Vedası
Aramızdan Ayrılışı : Daha önce 1983 yılında kalp spazmı geçiren Manço'nun kalbinin çok hassas olduğu biliniyordu. Hatta 1991'de bir by-pass ameliyatı geçireceğini söylemişti. 31 Ocak 1999 Pazar gecesi saat 23:30'da İstanbul'un Kadıköy ilçesine bağlı Moda semtindeki evinde kalp krizi geçirdi ve Siyami Ersek Göğüs Kalp Cerrahisi Hastanesi'ne kaldırıldı. Müdahalelere yanıt vermeyen Manço'nun kalbi daha fazla dayanamadı ve 1 Şubat 1999 Pazartesi sabaha karşı saat 01:30'da aramızdan fiziksel olarak ayrıldı.
Uğurlanışı : 1 Şubat 1999 günü tüm televizyonlar ve ajanslar olayı son dakika haberi olarak duyurdu ve Manço'ya veda aylarca gündemden düşmedi. TRT 1, Kanal D, Kanal 6, Star TV ve STV cenaze töreninden ve köşkten saatlerce canlı yayın yaptı. Gazete manşetleri, tüm gündem bir kenara bırakılmış ve sadece Barış Manço'ya odaklanmıştı. Ali Kırca yönetimindeki atv Ana Haber, yıllarca Barış Manço şarkılarıyla kapanış yaptı. Vefatı üzerine devlet töreni gerçekleştirildi ve cenaze Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kalabalık törenlerinden birine sahne oldu.

Özlü Sözleri
"Sanatçı olduğumu iddia etmiyorum. Ben öldükten sonra torunlarım ansiklopedilerde Barış Manço'yu sanatçı diye okurlarsa, galiba sanatçı olduğum da tescil edilmiş olacak. Geleceğe ne bıraktığınız önemli. Yoksa insan yaşarken kendi kendine ben sanatçıyım dememeli."
"Ben bir şarkıcı, besteci olarak bu dünyaya gelmedim. Düşüncelerimi aktarmak üzere geldim. Bu; gün geldi şarkı söylemekle oldu, gün geldi bir televizyon programında çocuğun saçlarını okşamakla oldu."
"Ben hep sizin şarkınızı söyledim."
"Ben ne çağdaş Türk ozanı, ne çağdaş Dede Korkut ne de günümüzün Nasrettin Hoca'sıyım. Sadece 20. yüzyılda yaşamış ve o yüzyıla damgasını vurmaya çalışan bir Türk'üm. 20. yüzyılın Türk müziğini yapıyorum."
"Bir kişinin adı en son ne zaman telaffuz edilirse o gün ölmüş oluyor insan. Yani fizik olarak bu dünyayı terk etmek çok da önemli bir şey değil. Nasıl olsa günün birinde hepimiz terk edeceğimiz için ve milyarlar terk ettiği için... Ama adınız anılmadığı gün gerçek anlamda bu dünyayı terk etmiş oluyorsunuz."
"Dünya küçük, insanlar kardeş."
"Geçmişini bilmeyen bugününü anlayamaz ve yarınını kuramaz."
"Ben yaşarken kendime sanatçı diyemem, çok ayıptır. Ancak on, yirmi, kırk yıl sonra diyebilirler."
"Ben yaşanmış her şeyi seviyorum, birileri tarafından yaşanmış, paylaşılmış her şeyi seviyorum. Düşünülenin aksine ben tarih sevmiyorum, geleneği seviyorum. Tarih ölür, gelenek yaşar."
"Her dili bilmek ne haddime, öyle bir şey yok. Şöyle söyleyebilirim; Türkçe'nin yanı sıra yalnızca İngilizce ve Fransızca'yı anadilim gibi biliyorum. Bunun dışında İtalyanca, Almanca, Flemenkçe, İbranice ve Japonca'yı ise sadece konserlerimde kullanabileceğim, yer yer espri yapabileceğim düzeyde biliyorum. Ama söz konusu dillerin konuşulduğu ülkelerde sokağa çıkıp mağazaya, markete gidersem apışıp kalırım. O durumda da hı-hı, ho-ho diye işaretleşerek anlaşıyoruz zaten. Aslında bunların hiçbir önemi yok, bence insanın öğrenmesi gereken ilk dil, tatlı dildir."
"80 yaşımdayken elimde bastonum, belki kolumda oğlum Doğukan, onun yardımıyla çıkarım sahneye ve senfoni orkestrasına 2023 çaldırmak en büyük ideallerimden biri olsa gerek..."