Zeynep Oral

Sanatçıyla özdeşleşme gereksinimi...

Tam bir haftadır, Türkiye bir sevgi seline tanık oluyor. Beklenmedik bir anda, çok erken aramızdan ayrılan Barış Manço'ya gösterilen sevgi seli... Bir ara Milliyet gazetesi yazarları arasına katıldığı halde, Barış Manço'yla hiç karşılaşmadım... 40 yıl boyunca ürettiği sayısız şarkı içinde, ilk anda dilime dolanan "Dağlar Dağlar"ı saymazsak çok azını bildiğimi itiraf etmeliyim. Ah elbet bir de "Arkadaşım Eşek".. Çocuklarım küçüktü ve neredeyse koca bir yılı evde yalnız "Arkadaşım Eşek"i söyleyerek ve dinleyerek geçirdik... Barış Manço'yu en çok televizyona hazırladığı ve dünya ülkelerini bize, bizi başka ülkelere tanıttığı programlarla tanıdım. Bu programlarda dikkatimki çeken birkaç özellik, hep içimi ısıtır, beni sevindirirdi. Neydi bu özellikler?

Gittiği ülkelerde, o ülkenin taşından toprağından ya da "harikalarında" çok, o ülkenin insanlarına ve toplumlarına eğilmesi; önce insanı tanımaya çalışması; o ülkenin insan haritasını çıkarması... Gittiği, çekim yaptığı ülkelerde, ne efendi ne köle tavrı takınması. Yani o ülkeye, o ülkenin toplumuna eşitlik ilkesiyle yanaşması... (Ne gezginler bilirim, tepeden bakan, gittiği gördüğü, anlattığı toplumu aşağılayan, ya da tersi onları yücelttikçe kendi ezilen...) Bize, Türkiye'deki izleyiciye başka toplumları tanıtırken, kendi kişiliğinden gelen özellikleri ve karizması nedeniyle, o toplumlara da bizi tanıtması... Böylelikle, kişiliğiyle, eşitlik içinde yaklaşımı birleşince, programlarının, toplumlar arası, kültürler arası duvarları yıkıp, sınırları kaldırıp bir köprü görevi görmesi... Bir de çocuklara karşı tavrı: Çocukları sevmek, o, çok kolay, herkes yapabilir. Çocuklara sevgisini, çocuklara saygıyla bütünlemesi, pekiştirmesi...

Bir çırpıda söylenivermiş bu dört özellik bile, onun adını "Günümüz Evliya Çelebisi"ne çıkaran programında, beni ekrana bağlamaya yetiyordu. Tam bir haftadır, Türkiye bir sevgi seline tanık oluyor. Basında, radyolarda, televizyonlarda bu sevgi selinin nedenleri açıklanmaya, "olayın sırrı" çözülmeye çalışıldı. Bence bu çok büyük bir "sır" değil. Bir sanatçıyı sevme nedenlerimize, onu "bizden", kendimizden, içimizden biri hissetme nedenlerimize ilişkin her birimiz birçok farklı şeyler söyleyebiliriz. Bu sevgi seline bence bir de tepki seli karışmıştı. İnsanların her zaman yüksek sesle dile getirmedikleri, ama içten içe hissettikleri, onları ortak paydada buluşturan, bir araya getiren bir tepki... Reyting kurbanı olmuş televizyonlardaki, magazin medyasındaki çirkinliklere, pisliklere kilitlenmeye tepki... Skandallara verilen prim, sansasyona tanınan öncelik karşısında suskunluğumuza gösterilen tepki... Siyasilerin basiretsizliğine, toplumu parçalama, uçlara sürükleme ve birbirleriyle kavgaya tepki ("Barış Manço birleştiriciydi")... Şiddetin tırmandırılışıyla, savaşla, kavgayla, cinayetlerle, faili meçhullerle, işkencecileriyle, haksızlıklarla bunalmışlığa tepki ("Barış Manço barışçıydı")... Yaşamımızın her alanına egemen olan sevgisizliğe, saygısızlığı tepki. ("O, hepimizi severdi, sayardı. Çocukları bile!")

İşte Barış Manço'nun aramızdan, ani, erken ayrılışı, topluma gereksinimi olduğu ortak duyguları, ortak duyarlılığı anımsattı. Meğer ne çok, ne çok ihtiyaç varmış bu duyarlığı dışarı vurmaya... Tanrı'dan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.

MİLLİYET, 07.02.1999.