Einstein'ın Atatürk'e yazdığı mektup!!!
Moderatörler: barışhayranı, Mod
Einstein'ın Atatürk'e yazdığı mektup!!!
Arkadaşlar merhaba, bazılarımızın duyduğunu ya da okuduğunu düşünüyorum;ama gene de paylaşmadan edemedim. Neyi mi? Einstein'ın Atatürk'e yazdığı mektubu.Bu mektubu okumayan arkadaşlarım lütfen okusunlar. Çünkü ben çalıştığım dersanede de bütün sınıflarımda bunu okudum.
Herkesin bilmesi gerekir bence, dünyanın en büyük bilim adamlarından efsanevî mucit ve kaşifinin Atatürk'ün sadık hizmetkârı olmaktan şeref duymuş olduğunu o zamanlarda bizzat yazılı olarak söylediğini.
"Ekselánsları,
’OSE’ Dünya Birliği’nin şeref başkanı olarak, Almanya’dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye’de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselánslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler, Almanya’da hálen yürürlükte olan yasalar nedeniyle mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.
Ekselánslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda başvuru arasından seçilmişlerdir.
Bu ilim adamları, bir yıl müddetle, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.
Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etme cüretini buluyorum.
Ekselánslarının sadık hizmetkárı olmaktan şeref duyan,
Prof. Albert Einstein"
Herkesin bilmesi gerekir bence, dünyanın en büyük bilim adamlarından efsanevî mucit ve kaşifinin Atatürk'ün sadık hizmetkârı olmaktan şeref duymuş olduğunu o zamanlarda bizzat yazılı olarak söylediğini.
"Ekselánsları,
’OSE’ Dünya Birliği’nin şeref başkanı olarak, Almanya’dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye’de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselánslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler, Almanya’da hálen yürürlükte olan yasalar nedeniyle mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.
Ekselánslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda başvuru arasından seçilmişlerdir.
Bu ilim adamları, bir yıl müddetle, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.
Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etme cüretini buluyorum.
Ekselánslarının sadık hizmetkárı olmaktan şeref duyan,
Prof. Albert Einstein"
- serkanurli
- Gelişen Üye
- Mesajlar: 46
- Kayıt: Çrş Eyl 06, 2006 00:20 am
- Konum: istanbul
Bilgi eksikliğini giderelim.
Excellence, aslı itibarıyla Fransızca bir kelimedir. İngilizceye de geçmiştir(excellency). Temel anlamıyla, "erdem, üstünlük, seçkinlik" anlamına gelir. Anlam genişlemesiyle (Excellence) Ekselâns, elçiye ya da vekile verilen unvan anlamına da gelir. Yani bakan ve elçiden başlayarak cumhurbaşkanlığına kadar yükselen, yüksek makam sahibi yabancılara verilen şeref unvanıdır.
Bu yabancı bir kelimedir, hepsi bu. Çeviri yaparlarken excellence kelimesi, ekselâns olarak çevrilmiş (yani o dönemde cumhurbaşkanı olan Atatürk için).
Bu arada, dediğiniz gibi mektubun yarısını okumamanızın nedeni, bence çok anlamsız bir nedene dayanıyor.
Excellence, aslı itibarıyla Fransızca bir kelimedir. İngilizceye de geçmiştir(excellency). Temel anlamıyla, "erdem, üstünlük, seçkinlik" anlamına gelir. Anlam genişlemesiyle (Excellence) Ekselâns, elçiye ya da vekile verilen unvan anlamına da gelir. Yani bakan ve elçiden başlayarak cumhurbaşkanlığına kadar yükselen, yüksek makam sahibi yabancılara verilen şeref unvanıdır.
Bu yabancı bir kelimedir, hepsi bu. Çeviri yaparlarken excellence kelimesi, ekselâns olarak çevrilmiş (yani o dönemde cumhurbaşkanı olan Atatürk için).
Bu arada, dediğiniz gibi mektubun yarısını okumamanızın nedeni, bence çok anlamsız bir nedene dayanıyor.
Evet, kabul etmişti.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı kabul etmemiş ve gerekçelerini de mektubun yanına yazmış. Gerekçeleri de bütçeye dayanıyormuş. Ancak bu dar düşünce sonucu verilen kararı, Atatürk Cumhurbaşkanı olarak bozmuş ve o bilim adamlarının gelmelerini sağlamıştır. Hatta gelen bazı Profesörler hala hayattadır.
Bu, Atatürk'ün dönemninde yaşayan insanlardan bile -aynı dönemde olmalarına rağmen- farklı ve daha geniş düşünebildiğini göstermiyor mu?
Bu, Atatürk'ün dönemninde yaşayan insanlardan bile -aynı dönemde olmalarına rağmen- farklı ve daha geniş düşünebildiğini göstermiyor mu?
Merhaba, üslubunuzdan sanki biraz sinirlenmiş olduğunuzu tahmin ediyorum. Yanılıyor da olabilirim. Sorularınıza gelince...
"gelipte hayatta olan profesorlerden bir kacinin ismi yazilabilir mi acaba" demişsiniz. Size sadece isim yazmıyorum, aynı zamanda fotoğrafını da yolluyorum. Aşağıda bağlantı:
http://www.webfilehost.com/?mode=viewupload&id=978712
Ayrıca Elbette dönemin bir maliye bakanı var. Ancak maliyenin sadece maliye bakanını ilgilendirdiğini düşünüyorsanız, yanılırsınız. Çünkü bugün bile öğretmen atamamak için kulp arayan Hüseyin Çelik: "pastanın ebatları bu..." deyip duruyor. Ne için mi? Bütçe için.... Yani pastanın ebatları kısıtlıymış. Bütçe kısıtlıymış. Bugün bile gördüğümüz üzere diğer bakanlıklar maliye bakanılığından aldııkları talimatlarla ve yönergelerle hareket ederler. Yani bugün nasıl ki milli eğitim bakanının atamanın az olmasının nedenlerini bütçeye bağlıyorsa, o gün de bu elbette mümkün olabilir. Bir kurtuluş mücadelesi vermiş devletten söz ediyoruz, unutmayalım.
"gelipte hayatta olan profesorlerden bir kacinin ismi yazilabilir mi acaba" demişsiniz. Size sadece isim yazmıyorum, aynı zamanda fotoğrafını da yolluyorum. Aşağıda bağlantı:
http://www.webfilehost.com/?mode=viewupload&id=978712
Ayrıca Elbette dönemin bir maliye bakanı var. Ancak maliyenin sadece maliye bakanını ilgilendirdiğini düşünüyorsanız, yanılırsınız. Çünkü bugün bile öğretmen atamamak için kulp arayan Hüseyin Çelik: "pastanın ebatları bu..." deyip duruyor. Ne için mi? Bütçe için.... Yani pastanın ebatları kısıtlıymış. Bütçe kısıtlıymış. Bugün bile gördüğümüz üzere diğer bakanlıklar maliye bakanılığından aldııkları talimatlarla ve yönergelerle hareket ederler. Yani bugün nasıl ki milli eğitim bakanının atamanın az olmasının nedenlerini bütçeye bağlıyorsa, o gün de bu elbette mümkün olabilir. Bir kurtuluş mücadelesi vermiş devletten söz ediyoruz, unutmayalım.
hayir herhangi bir kizma yok, uslubum yanlissa af ola. verdiginiz degerli bilgileriniz icin cok tesekkurler. tarihmizde bu tip ilginc sayilabilecek olaylar yasanmis, da vincinin osmanli ile olan iliskileri ve galata koprusu cizimi, dogruluk derecesini bilmiyorum ama kolomb un amerika kesfi oncesi osmanlidan donanma istemesi... tarihimizi arastirsak daha neler cikacak kim bilir...
- baris_onsel
- Demirbaş Üye
- Mesajlar: 1936
- Kayıt: Cum Ara 23, 2005 14:36 pm
- Konum: Adana
- rapin_kizi__
- Rekortmen Üye
- Mesajlar: 2100
- Kayıt: Pzr Oca 07, 2007 23:44 pm
- Konum: kendi ütopyasından..
- İletişim: