Bambaşka bir yere, daha yaygın ve daha güclü olan ‘sade vatandaş’ kompleksine. Bunun bir türü de ‘ünlülere duyulan kıskançlık’ tır bilirsiniz. Son örneğimiz de Ruhat Mengi’nin Kıbrıs uçağındaki yaşadıkları. Vatan’daki köşesinde yazmış Ruhat hanım. Hostes hanım tutturmuş illa kimlik olacak ehliyeti kabul etmem diye. Tabii kızımız daha sabi sübyan, bilmiyor ki memleketimizde ehliyet almak teknik açıdan nüfus cüzdanı almaktan daha zordur. Sokaktan bir çocuk bul, bir de yanına kadın temin et istediğin kimliği alabilirsin.
Her neyse, Sayın Mengi’yi bir türlü tanımaya yanaşmayan hostes kızlarımız sonunda yazarımıza uçağı kaçıttırmış. Ve dostumuz aldığı Üniversite’nin davetine gidememiş.
***
Ben bu olayın peşini böyle bırakmam… dermişim. Hayır, beni tanıyan okur bilir konuyu mutlaka başka örneklerle desteklerim, irdelerim.
Benzer olayımız 1977-78 yıllarında geçiyor. Yer Hürriyet Gazetesi binası, Cağaloğlu. O dönemler şimdiki gibi gazeteler bombalanmadığı için kapıda güvenlik filan yok. Onun yerine resepsiyona iri kıyım kızlar koyuyorlar ki her önüne gelen elini kolunu sallayarak içeri giremesin diye. Ruhat hanımın hostesleri gibi pek ciddiler.
Biri vardı hiç unutmam aramızda "Gvendalin" diye çağırırdık. Yani o kadar SS subayıydı. Ona görünmeden yukarı katlara ulaşman mümkün olmadığından, önünde hazırola geçip ifade vermek şarttı. Bir gün, (Kelebek beni o haftanın "en güzel reklam kızı" seçmiş) oradaydım. Tabii duruma uygun, öyle "Fitili yerleştirilmemiş sarışın bomba" gibi kızın önünde salınınca, gazabına uğramıştım. Bana bakışlarını bir görse idiniz, az önce kocasının koynunda yakaladı sanırdınız, o denli sert idi. Giydiğim (daha doğrusu üstüne çıktığım) takoz pabuçlarımla uzattığım boyum ve dibimden aşağı sarkıttığım sarı beliğlerimle beni pek de "gözü tutmamıştı" anlaşılan...
İşte aynı günlerde bu Gvendalin’in huzuruna Rahmetli Barış Manço da gelip durmuş. Aykut Işıklar’ı ziyaret edecek. "Aykut beyle görüşebilir miyim?" şeklinde başlayan diyalogları daha sonra şu şekil devam etmiş; Bizim konuksavar önce sanatçıyı şöyle bir süzmüş ve tek kaşını kaldırıp kulakta telefon, "Kim arıyor diyim?" demiş. Duruma bakar mısınız, hadi ben neyse de bu da koskoca Barış yahu. Hiçbir yerinden tanıyamıyorsan saçlarından tanı be kadın. "Biz ünlüleri severiz ama şımartmayız" kompleksi. Barış elleri arkada kenetli, yerinde bir yaylanmış ve "Necmettin Erbakan" diye cevap vermiş. Oh olsun sana. Şiştin mi Gvendalin! Hadi bakalım yukarıya, Aykut’a hitaben ne halt diyeceksin telefon ahizesine . Erbakan desen olmaz, lafını yutup "Sayın Manço burada" desen olmaz. Kız durmuş düşünmüş; telefonda bekleyen Aykut’a dönüp "Necmettin Erbakan sizi arıyor" demiş.
Barış abinin güvenliğe cevabı :)
Moderatörler: barışhayranı, Mod
- manco_mania
- Üst Düzey Üye
- Mesajlar: 183
- Kayıt: Cmt Ara 02, 2006 21:43 pm
- Konum: istanbul