CAMİDEKİ KADIN

Barış Manço ile ilgili medyada çıkan haberleri paylaşabileceğiniz, Barış Abi'mizin ve eserlerinin yeni nesile ne şekilde aktarıldığını tartışabileceğiniz medya forumumuz.

Moderatörler: barışhayranı, Mod

Kullanıcı avatarı
sameth
Profesyonel
Profesyonel
Mesajlar: 968
Kayıt: Çrş Tem 13, 2005 14:14 pm
Konum: gesi bağları KAYSERİ
İletişim:

CAMİDEKİ KADIN

Mesajgönderen sameth » Pzt Ağu 28, 2006 13:00 pm

arkadaşlar bu metin beni çok etkiledi ve hayranlığımı yüz bin kere daha artırdı manço adına
Ünal Bolat

“Barış Manço’yu bir daha yaz!”

07 Şubat 2000 Pazartesi
Barışsız geçen bir yıl sonrası “Deprem bile seni unutturmadı” diyordu sevenleri. Unutulacak biri değildi çünkü. Üzerine yapılan ucuz dedi kodular da prim yapmadı.
5 Ağustos 1995 yılında onunla ilgili bir hatıra yayınlamıştık. Hayret!.. Aradan beş yıl geçtiği halde bu hatıra unutulmamış iyi mi? Okuyucu e-mail geçerek, telefon ederek, mektup yazarak o hatırayı bir kere daha yayınlamamızı istiyordu. İnanın “reklam etmek gibi basite kaçar” düşüncesiyle aklıma geldiği halde yayınlamamıştım. Ne yapalım ki siz galip geldiniz. Buyurun görün o görünmeyen Manço’yu... Ruhu yine fatiha istiyor demek ki, okuyun!..
“Hatıranın asıl sahibi, Cemal Hoca namıyla anılan mütevazı bir din görevlisi... Ama biz onun arkadaşı Ali Kosif’ten dinledik bizzat.
Şu an İstanbul’da görev yapmakta olan Cemal Hoca, o zamanlar Tekirdağ’da bir camide görevli...
Sabah namazı vakti... Cemal Hoca, minarede ezanı okuyup camiden içeri adımını atarken her zamanki gibi cemaatinin kaç kişi olduğunu biliyor. Üç beş ihtiyardan başka kimse gelmez sabah namazına... Fakat o da ne öyle?.. Camide hem de en ön safta bir garip kimse oturmaktadır... Tanımadığı bir kimsedir bu. Ama biraz garibine gider... Sonra tüyleri diken diken olur birden... Heyecanlanır yarı korku yarı endişeyle:
-Bu da ne böyle? Bir kadın bu?..
Ağzı bir karış açık, adım atamaz halde bakar o köşeye... Evet yanılmamıştır... Uzun saçlarıyla bir kadın, başı öne eğik halde cemaatin geleceği yerde oturmaktadır... Rahat mı rahat... Serbest mi serbest... Bir iki adım atacak olur... Sonra binbir türlü yorum:
-Sabahın köründe bu kadının camide işi ne böyle? Meczup mu yoksa? Biri evinden mi kovdu? Sahipsiz mi?
Bir iki adım atar... Cübbesini giyip mihraba geçecektir... Ama beyninde düşünceler cirit atmakta... Az sonra cemaat gelecek... Sonra ne olacak? Acaba gidip sorsa mı kendisine? Ama ne diyecek de, ne soracak?
-Allahım sen bana sabır ver... Sen bana yardım et!..
Cübbesini giyip, sanki o orada yokmuş gibi, yönünü o tarafa dönmeden mihraba geçer... Rahleyi çeker önüne ve açar Kur’ân-ı kerimi... Yarı titrek sesle okuyama başlar...
Oooh!.. Nihayet caminin kapısı hafif bir gıcırtıyla açılmıştır... İçeri ilk gelen camaat imam efendinin yüreğine su serper... Cemaat hiç oralı olmaz. Gelir imam efendinin taa önüne diz çöküp dinlemeye başlar tilaveti...
Bir iki derken, zaten sayılı cemaat gelip de sıra namaz kılmaya gelince, herkes ayağa kalkar... Bizim imam efendi, dönüp bakamaz ama, o uzun saçlının da cemaatle birlikte namaz için ayağa kalktığını hisseder... Hayırlısı bakalım...
Sünnet kılınır... Sıra gelir farza... Tabii sabah namazında imam efendi açıktan okuyacak kıraati... Heyecan zirvede... Öyle bir heyecan ki, şimdiye kadar hiç böyle bir heyecan duymamış imam efendi... Biraz daha açıklamak gerekiyor galiba... İçindeki şüpheyi giderememenin verdiği heyecan? Nedir o?..
-Bu garip âdem kimdir? Bu bir kadınsa cemaatin arasında nasıl duracak? Cemaat ne diyecek? Cemaatten de ses gelmediğine göre, o kadın safta yerini almadı mı yoksa?.. Yoksa bir tek ben mi öyle gördüm?.. Yoksa namazdan sonra hava aydınlandığında böyle bir şeyin hayal olduğunu anlayıp şaşıracak mıyım?..
İşte bu ve benzeri akıl almaz soruların heyecanı... Yoksa Cemal Hocanın başka bir endişesi yok çok şükür... Namaz kılınıyor... Tesbih ve duadan sonra Kur’ân-ı kerim de okunuyor... Cemaat yavaş yavaş camiden çıkmak üzere... Ama o yine aynı yerinde başı öne eğik bekliyor...
Nitekim hocadan önce, en son ayağa kalkan cemaat o oluyor... Göz göze geliyorlar... Aman Allahım bıyıkları da var bu saçlının... Bu kadın olamaz... Ama kim ola ki?.. İmam efendi şaşkınlığını belli etmemeye çalışırken, elini uzatıp müsafaha ediyor meçhul şahıs:
-Allah kabul etsin hocam... Nasılsınız iyi misiniz?
-Affedersiniz muhterem, sizi tanıyacak gibi oldum ama?..
-Ben Barış... Barış Manço... Buraya turne düzenlemiştik de... Otobüsten erken indik... Sabah namazını kılmak burada nasipmiş...
Evet evet... Bu Barış, bizim “7’den 77’ye”den tanıdığımız, (Şimdi ise milyonların gönlünde taht kuran) Barış Manço’nun ta kendisiydi...”

Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi 29 Ekim Cad. No:23
Yenibosna İstanbul

samyeli_tuuba
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 15
Kayıt: Çrş Ağu 09, 2006 13:10 pm
Konum: KARAMAN

Mesajgönderen samyeli_tuuba » Pzt Ağu 28, 2006 13:15 pm

EVVETTTTT ÇOK GÜZEL :sapka:
DOKUN KELİMELERİN AHENGİNE PERÇİNLE KENDİNLE TİTRESİN DÜNYA DİZLERİNİN DİBİNDE

Kullanıcı avatarı
gurbetcimanço
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 1020
Kayıt: Sal May 16, 2006 00:20 am
Konum: Dudullu :)

Mesajgönderen gurbetcimanço » Pzt Ağu 28, 2006 13:42 pm

yaaa çok süper yaaa
ben barış abinin böyle dindar biri olduğunu tahmin ediyodum zaten
yoksaki kalbinde allah korkusu olmayan bi şahıs kolay kolay böyle son derece güzel bi kalbe sahip olamaz allah ondan razı olsun
bence hepimz ruhuna bi fatiha okuyalım şuan onun ihtiyacı var çünkü
yakınlarından kalmadı bi fatiha okuyacak babayiğit
mezarına gidemesek de oturduğumuz yeren ona bi dua gönderelim
allah rızası için


El-Fatiha...
Uzuuuun bi süre yokum.....
(2009 ÖSS ye kadar)

Kullanıcı avatarı
Zafer Uyanık
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 904
Kayıt: Pzt May 30, 2005 21:53 pm
Konum: İzmir

Mesajgönderen Zafer Uyanık » Pzt Ağu 28, 2006 14:00 pm

BARIŞ MANÇO ZATEN HER YÖNÜYLE İYİ BİR MÜSLÜMANDI! ALLAH RAHMET EYLESİN! BU YAZI İÇİN ÇOK TEŞEKKÜRLER! :alkis:
En son Zafer Uyanık tarafından Pzt Ağu 28, 2006 14:07 pm tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
YAŞAM DENEN UYKUDAN,UYANMASINI BİLEN YAR OLA!!!

Kullanıcı avatarı
sameth
Profesyonel
Profesyonel
Mesajlar: 968
Kayıt: Çrş Tem 13, 2005 14:14 pm
Konum: gesi bağları KAYSERİ
İletişim:

Mesajgönderen sameth » Pzt Ağu 28, 2006 14:04 pm

yıllardır bu metni saklarım ileri geri edenlere gosteririm kimse inanmaz onun camii ye gittiğine o camii imamıyla irtibata bile geçtim bire bir doğruladı

Kullanıcı avatarı
Zafer Uyanık
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 904
Kayıt: Pzt May 30, 2005 21:53 pm
Konum: İzmir

Mesajgönderen Zafer Uyanık » Pzt Ağu 28, 2006 14:09 pm

sameth yazdı:yıllardır bu metni saklarım ileri geri edenlere gosteririm kimse inanmaz onun camii ye gittiğine o camii imamıyla irtibata bile geçtim bire bir doğruladı


DOĞRU SÖYLÜYOSUN! BENDE 70' LERDE DİYANETİN BARIŞ MANÇO İLE NAMAZ İLE İLGİLİ BİR ÇALIŞMA YAPMAK İSTEDİĞİNİ BİLİYORUM!
YAŞAM DENEN UYKUDAN,UYANMASINI BİLEN YAR OLA!!!

Kullanıcı avatarı
memet59
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 3306
Kayıt: Cmt Nis 09, 2005 13:52 pm

Mesajgönderen memet59 » Pzt Ağu 28, 2006 16:45 pm

işte bu bizim barış abi'miz...barış abi yattığın yerde rahat ol... :gozyasi:

Kullanıcı avatarı
sameth
Profesyonel
Profesyonel
Mesajlar: 968
Kayıt: Çrş Tem 13, 2005 14:14 pm
Konum: gesi bağları KAYSERİ
İletişim:

Mesajgönderen sameth » Pzt Ağu 28, 2006 17:34 pm

mançonun ensevdiğim yonlerinden biride din adamlarına buyuk onem vermesi mesela fetullah gülene hediye vermesi gibi allah bu yaptıklarından oturu inşaallah makamını cennet eder :alkis:

Kullanıcı avatarı
gurbetcimanço
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 1020
Kayıt: Sal May 16, 2006 00:20 am
Konum: Dudullu :)

Mesajgönderen gurbetcimanço » Pzt Ağu 28, 2006 21:05 pm

sameth yazdı:mançonun ensevdiğim yonlerinden biride din adamlarına buyuk onem vermesi mesela fetullah gülene hediye vermesi gibi allah bu yaptıklarından oturu inşaallah makamını cennet eder :alkis:
amin
Barış abimiz gerçekten de çok iyi bir insandı Allah rahmet eylesin
Allah günahlarını affetsin Allah mekanını cennet etsin
Uzuuuun bi süre yokum.....

(2009 ÖSS ye kadar)

Kullanıcı avatarı
Zafer Uyanık
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 904
Kayıt: Pzt May 30, 2005 21:53 pm
Konum: İzmir

Mesajgönderen Zafer Uyanık » Sal Ağu 29, 2006 02:49 am

ARKADAŞLAR DİYANETİN BU YAZISI ÇOK ANLAMLI! BUYRUN!

Diyanet Aylık (Sayı:99)

BAŞYAZI

( İÇİNDEKİLER )

<<
Sayfa:13/34
>>

[ Barış Manço "Unutma ki dünya fani, veren Allah alır canı" ]


Dini Yayınlar Dairesi Başkanı


Mülk Suresi’nin ikinci ayet-i kerimesinde ölüm ve hayatın hangimizin daha güzel davranacağını, iyi işler yapacağını sınamak için var edildiği belirtilmektedir. Bu ilah” buyruk; bize bahşedilen hayatın anlamsız bir var oluş olmadığını, ölümün ise sonu hiç olan bir yok oluş anlamına gelmediğini, aksine hayatın, hayırlı faaliyetlerin yapıldığı bir alan, ölümün ise bu faaliyetlerimizin karşılığını bulacağımız ebed” varlık sahasına geçişi sağlayan bir dönüm noktasını ifade ettiğini hatırlatır.


Ne var ki çoğumuz, hayatımızı bu ilah” sırra vakıf olamadan tamamlar ve “Her nefis ölümü tadacaktır.”(1) fermanına boyun eğerek bu dünyadan ebed” aleme göç ederiz. İşte o zaman, “ölüm” bizim için en son öğrendiğimiz gerçek olur. Ancak mutluluğu, “hayatın niha” gayesine uygun yaşama sanatı” olarak algılayanlar ve tarif edenler için ise bu ilah” buyruk sır olmaktan çıkar, hayatlarını ve ölümlerini anlamlı kılan bir düstur haline gelir. Ve onlar hayatta iken de öldüklerinde de etraflarını aydınlatan birer ışık olurlar. Bu mümtaz şahsiyetlerin ölümlerinden sonra geride kalanların söyleyebilecekleri tek şey, “hayatta iken yeterince kıymetini anlayamadık ve gereken değeri veremedik” cümlesidir. Çoğu kez de bu iyi insanların kıymeti ölümlerinden sonra anlaşılır.


Geçtiğimiz ay kaybettiğimiz ünlü sanatçımız Barış Manço, hayatı ve ölümü kendisine anlamlı kılan eşsiz değerlerimizden biriydi. O, hayat ve ölümün var ediliş sırrına vakıftı. Hayatı ve ölümü var edenin yüceliğini, sanatçı ruhu ve transıyla kavramış, yüce yaratıcının varlığını, bilge kişiliğine yaraşır bir şekilde filozofik bir anlatımla güftelerinde dile getirmişti.


“Dört Kitaptan başlayalım,

İstersen gel söze.

Orda öyle bir isim var ki,

Kuldan öte, kuldan ziyade.

O’na sığın, O’nu düşün,

Senden öte, benden ziyade.”


Anadolu’nun şirin bir ilçesinde, kasetçalarımızın ve televizyonumuzun olmadığı bir dönemde, ilkokul çağımda, Radyo Tiyatrosu programında bir tiyatro eserinde kullanılan “Dağlar Dağlar” ve “İşte Hendek İşte Deve” şarkılarıyla tanımıştım ben Barış Manço’yu. Daha sonra kasetleriyle büyüdük. “7’den 77’ye”, “Dönence” gibi televizyon programlarını çocuklarımızla, ayrı bir heyecan ve merakla izledik. Her programında dünya ve hayata ilişkin yeni şeyler öğrendik.


Bu yazımızda Barış Manço’nun 41 yıllık sanat hayatına sığdırmayı başardığı 200’ün üzerindeki şarkısını ve sanatını, aldığı 300’den fazla ödülü, ülkemizde gerçekleştirdiği ilkleri anlatacak ve değerlendirecek değilim. Bu benim haddimi aşar. Zaten bu konuları, sanatçı dostları ve işin uzmanları anlattılar, yazdılar. Elbette ki alanında ekol olmuş bu insanı gelecek nesillere anlatmaya da devam edecekler. Ben, onun şarkılarına yansıyan hayat felsefesinden kavrayabildiklerimi aktarma gayreti içerisinde olacağım.


“Seher vakti bir güzele vuruldum” der yollara çıkar, “Dağlar dağlar, kurban olam yol ver geçem sevdiğimi son bir olsun yakından görem” diyerek aşılmaz gibi görülen dağları aşma gayretini ve arzusunu dile getirir. Dünya, Yunus gibi, Mevlana gibi, Karacaoğlan gibi, onun için de bir gurbettir. Bu gurbette mutluluk “Ahu gibi gözleri baktıkça yürek yakan” sevgiliye ve umudun ötesinde nefesinde yaşayan sıcaklığı paylaştığı sevgililer sevgilisine ulaşmakla elde edilebilecek bir hususiyettir. Bütün bu duyguları önce söze dökülür, sonra notalarla disipline edilerek birer şarkı olur.


“Yine yol göründü gurbete,

Güz geldi yapraklar döküldü.

Martılar göç etti, turnalar süzüldü,

Yine yol göründü gurbete...”


NE OLA YAR OLA


“Göklerden daha mavi,

Denizlerden daha derin,

Topraktan güzel kokan

Ne ola?

Rüzgardan daha serin,

Başaktan daha nazlı,

Ay ışığından ılık

Ne ola?

Ahu gibi gözleri,

Baktıkça yürek yakan

Yar ola.

Cennet bahçesi kokan,

Göğsünde çiçek açan

Yar ola.


...


Göç eden kuşlar gibi,

Gidip gelir bulutların,

Umudun ötesinde

Ne ola?

Nefesimde yaşayan,

Sıcaklığı paylaşan

Yar ola.

Yaşam denen uykudan

Uyanmasını bilen

Yar ola.”




O, yaşam denen uykudan gerçekten uyanmasını bilen nadir insanlardan biriydi. O, Yaratan’a ve yaratılana kara sevdalıydı. Öyle bir kara sevda ki, dünyayı defalarca dolaşacak, zamane dervişliği ile “Seyyah oldum şu alemi gezerim” diyerek mistik bir anlatımla dünyayı gözlerimizin önüne serecekti. Dünyada yaşam denen uykudan uyanmasını beceremeyen insanlar onu hüzünlendirecek ve bir dünyalı edasıyla, yine filozofik bir bakışla “Hemşerim Memleket Nire?” şarkısını besteleyecekti.


HEMŞERİM MEMLEKET NİRE?


“Kendimi bildim bileli yollarda tükettim

Koskoca bir ömrü.

Bir uçtan bir uca gezdim şu fani dünyayı.

Okumuşu, cahili, yoksulu, zengini

Hiç farkı yok, hepsi aynı.

Sonunda ben de anladım hanyayı Konya’yı.

Sanki insanlık pazara çıkmış

Ekmek aslanın ağzında.

“Bir sıcak çorba içer misin?” diyen yok.

Dört duvarı ören çatısını kapatıp

İçerden kitlenmiş kapıyı,

“Bir döşek de sana serelim, buyur” diyen yok.

Tek bir soru: Hemşerim memleket nire?

Dedim ya yahu: Bu dünya benim memleket;

Hayır anlamadın; Hemşerim “esas” memleket nire?

Bu dünya benim memleket

Tövbe... Tövbe... Tövbe...

Kardeşlik ve eşitlik üstüne uzun uzun

Nutuklar çekip,

“Niye senin derin benden koyu?” diye soran çok.

“Kaşının üstünde gözün var” diye silahlanıp

ölüme koşarken,

Kalan dul ve yetim ne yer? ne içer? soran yok.

Barış garibim bulamadı çözümü

Oturdu etti bunca sözü,

“Gelin hep beraber anlaşalım” diyen yok.

Zaten paramparça bölünmüş ve

Yaşanmaz olmuş dünyamız

Daha fazla kesip bölmeye hiç gerek yok.

Tek bir soru: Hemşerim memleket nire?

Dedim ya yahu: Bu dünya benim memleket;

Hayır anlamadın; Hemşerim “esas” memleket nire?

Bu dünya benim memleket

Tövbe... Tövbe... Tövbe...”


HAYAT VE ÖLÜM İYİ İŞLER YAPMAK İÇİN YARATILMIŞTIR


Hayatı ve ölümü anlamlı kılan, iyi işlerde ve hayırda yarışmaktır. Barış Manço bu yarışı her zaman önde götürenlerdendi. 1992 yılının Aralık ayında fakir gençlere giyecek yardımı kampanyasını hatırlıyorum. Türkiye Diyanet Vakfımıza müracaat etmiş, vakfı, bu organizasyonun içinde görmekle sevineceğini ifade etmişti. Vakfımız onun vesilesiyle bu organizasyonda yer almıştı. Bu tür faaliyetleri oldukça çoktu. Ülkemizde bir çok hayırlı, iyi ve kaliteli işte onun imzası vardı. 11-12 yaşlarında Taksim’de boyacılık yapan Osman Akkuş, cenaze merasimi günü kendisine sorulan “Barış Manço’yu tanıyor musun?” sorusuna “Çok iyi tanıyorum. O, Taksim’deki benim gibi çocukları toplar, yemeğe götürürdü. Bize döner ısmarlardı. Nasıl unuturum?”(2) cevabını veriyordu.


Onun bir “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” şarkısı vardı ki, başlı başına bir iyilik dersi idi. Bir erdemlilik türküsüydü.


“Yaz dostum; Güzel sevmeyene adam denir mi?

Yaz dostum; Selam almayana yiğit denir mi?

Yaz dostum; Altı üstü beş metrelik bez için,

Yaz dostum; Boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?

Yaz dostum; Yoksul görsen besle kaymak bal ile,

Yaz dostum; Garipleri giydir ipek şal ile,

Yaz dostum; Öksüz görsen sar kanadın kolunu,

Yaz dostum; Kimse göçmez bu dünyadan mal ile.

Yaz tahtaya bir daha, tut defteri kitabı,

Sarı çizmeli Mehmet Ağa bir gün öder hesabı...”


Barış Manço, gönlünü herkese açmış, kendi kültüründen gelen tüm özellikleriyle paylaşmayı, bölüşmeyi öğüt veren, kavgadan, sertlikten yana olmayan tavırlarıyla, eskilerin deyimiyle “ismiyle müsemma” tam bir barış ve sevgi adamı olmuştur. Gönül dağlarından tüm insanlığa selamını haykırırken, Mevlana ve Yunus’un ilham aldığı kaynaktan ilhamlandığını da ortaya koymuştur.


BİR SELAM SANA


“Bir dilim ekmeği bölüşürüm seninle,

Suyu aynı tastan yudumlarım seninle,

Eğer kalbin kırıksa dost yüzünden

Bir selam sana gönül dağlarından

Gel, sen de katıl bizlere,

Dolaş bahçemizde gönlünce,

Uzat, korkma elini,

Bak beş parmağım var benim de.

Eğer kalbin kırıksa dost yüzünden,

Bir selam sana gönül dağlarından,

Al selamımı gönül dağlarından.”


O, Güngör Mengi’nin de ifade ettiği gibi, sevgi, duygu ve bilgi adamı idi. Bilgelik ve tevazu kutuplarını birleştiren bu “fani” Türk insanının karakteri ile meğer ne kadar da büyük bir uyum sağlamış. O, sevgisini kazandığı insanların hiçbirine benzemiyordu. Kalbi ve ruhu, bu ülkenin ve halkın bütününü alacak kadar büyüktü. Dışarıda elde ettiği birikim, onurla taşıdığı kimliğe evrensel bir kalite kazandırmıştı. Farklılığı adeta, Türkiye’deki “aydın ve sanatçı prototipi”ne itirazı vurguluyordu. O asgari değerlerin duygusuz sahibi değil, ortak değerlerin sevgi dolu temsilcisi oldu.


BARIŞ MANÇO VE TARİH ŞUURU


1991 yılında Diyanet Aylık Dergimizde yayınlanan bir röportajında, kendisini şöyle tarif ediyordu; “Ben Müslüman anne ve babanın çocuğu olarak 1940 ve 1950’lerin terbiyesi ne ise ona göre yetiştirildim. İyi bir aile terbiyesi aldım. Din” terbiyenin temelini de ailemden aldım. Sonuçta inançları olan, vatanını, milletini, insanları seven birisi oldum.” Dünya insanlığı ile ilgili değerlendirmesi ise şöyleydi; “Kuzeyden güneye, doğudan batıya çok ülke gezdim. İnsanlar artık gelip geçici akımlara fazla itibar etmiyorlar. Tarihlerine, kültürlerine yöneliyorlar.”(3)


O, gerçekten vatanını, milletini seven ve köklü bir tarih şuuru olan kişiliğe sahipti. Ülkemizde 1970’li yılların hemen başında kamplara bölünmüş ülke gençliğine, o yıllarda çıkardığı albümünde bir seslenişi vardı ki çok etkileyiciydi. Onu burada aktarmak istiyorum. O albümünde Pir Sultan Abdal’ın “Katip arzuhalim yaz yare böyle” deyişini seslendirdikten hemen sonra şunları ilave ediyordu Barış Manço;


“Yıl 1535, Pir Sultan Abdal bunu böyle söylemiş, söylemiş ya, bir de bunun evveli var. Katip, al kalemi bir de benden yaz. Boy boy gelmişler şu dağların ötesinden, burası bize otağ olsun, yurt olsun demişler. Boy boy yerleşmiş, boy boy büyümüşler. Her sabah gün doğusundan, iki mızrak boyu yükselen güneş, bir gün kendini göstermeyince, kara kara bulutlar dolaşmış bu cennet vatanın üzerinde. Küçük büyüğü saymaz olmuş, kardeş kardeşe küsmüş, en acısı bacılarımızın yüzüne bakamaz olmuşuz.


1535, 1635, 1735, 1835, 1935, 35’de benden koyun kardeşlerim, 1970’e geldik. Bir uğursuzluk çöreklenmiş ki, başımızda sürüp gitmekte. Oysa deli gönül neler ister. Barış bir yavrusu olsun ister. Adını bile hazırladı. Oğlansa Ozan, kız ise Ceylan. Ceylan buz gibi pınarların aktığı zümrüt ovalarda taştan taşa seksin. Ozan Ardahan’dan Kırkpınar’a dolaşsın, anlatsın Karacaoğlan’ı, Pir Sultan Abdal’ı, Köroğlu’nu. Davullar yine vurulsun, güneş yine iki mızrak boyu yükselsin gün doğusundan. Bitsin artık bu küskünlük kardeşlerim. Uzatalım ellerimizi. Yarın tarih önünde hesap verirken, yavrularımız bizi kınamasınlar.”(4)


O, bir yavrusu olsun isterken Allah iki oğul nasip etti. Ne düşündü bilinmez ama ilk yavrusuna Doğukan Hazar, ikincisine de Batıkan Zorbey isimlerini verirken de bu tarih şuurunun etkisi olduğu aşikar.


23-27 Kasım 1998 tarihleri arasında yapılan İkinci Din Şurası esnasında ünlü işadamlarımızdan Sakıp Sabancı ile Diyanet İşleri Başkanımızı ziyarete gelmişlerdi. Bu görüşmede ben de bulunmuştum. Sabancı Bey, Amerika’da kendi koleksiyonundan Osmanlı’yı tanıtıcı bir sergi açacağını, bu serginin açılışında çeşitli din mensuplarının temsilcilerinin de bulunacağını ve sayın Başkanımızın da bu açılışta bulunmasını arzu ettiğini söylemişti. Sayın Başkanımız bu teklifi kabul ettiklerini bildirmiş, Barış Manço çok heyecanlanmıştı. Bu arada Sayın Manço “Türk-4000 yıllık Serüven” projesini anlattı ve 4000 yıllık tarihimizin en kapsamlı ve en ciddi belgeselini hazırlayacaklarını, 100.000 km.’den fazla bir yol katederek, 50’nin üzerindeki ülkede “TÜRK”ün izlerini araştırıp, görüntüleyeceklerini ifade etmiş, sözkonusu projesini bizlere takdim etmişti. O, bu proje ile Türklerin zengin kültürünü dünyaya tanıtmak istiyordu. Doğrusu projeden çok etkilenmiştim. İnşallah bu proje onun son arzusu olarak gerçekleştirilir.


Bu arada, Barış Manço’ya TRT 4’te yayınlanan Diyanet Saati programına “İslam’da ve Türkler’de Sanat” konulu bir çekim yapmak istediğimizi, bu programımıza katılmasından büyük onur duyacağımızı ifade etmiştim. O da memnuniyetle katılacağını bildirmişti. Ancak ömrü vefa etmedi. Keşke çekmiş olabilseydik.


MANÇO TÜRKMENİSTAN’DA


12 Kasım 1998 tarihinde Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ta Başkanlığımızca yaptırılmış olan Ertuğrul Gazi Camii’nin açılış merasimine katılmak üzere gelen Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in beraberindeki heyette Sayın Barış Manço da vardı. Türkmenistan Cumhurbaşkanı Sayın Sapar Murad Türkmenbaşı’nın Cumhurbaşkanımız onuruna verdiği akşam yemeğinde Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Nuri Yılmaz ile Barış Manço aynı masayı paylaşıyorlardı. Bir ara yanlarına yaklaştım ve birlikte bir resim çektirme arzumu beyan ettim. Manço, o sıcak ve mütevazi kişiliği ile beni kırmadılar. Şimdi albümümde böyle bir hatıra resminin bulunması mutluluğunu yaşıyorum.


Türkmenistan’da birçok güzellikler yaşandı. Bunlardan birisi de Sayın Türkmenbaşı, Cumhurbaşkanımız onuruna verdiği akşam yemeğinde “Domates Biber Patlıcan” şarkısını seslendiren sanatçımıza, “Barış, sana Türkmenistan pasaportu, Aşkabat’ta bir ev, Türkmen Üniversitesi Konservatuar’ında Profesörlük ünvanı ve bir de Türkmen kızı vereyim, kabul eder misin?” dedi ve bunlarla ilgili belgelerin hazırlanmasını yemekte bulunan yetkililerden istedi. Ben biraz da sanatçımızın esprili kişiliğinden cesaret alarak kendisine sayın Türkmenbaşı’nın teklifinin tamamını kabul edip etmediğini sordum, kabul ettiğini söyledi. “Bakın bunu kasete aldım ve Sayın Lale Manço’ya göndereceğim” dedim. Gülerek bana “Sakın ha yapma, ben o teklifin son bölümü, yani Türkmen kızı kısmı dışındakileri kabul ettim” şeklinde bir espri yaptı.


Ertuğrul Gazi Camii’nin açılışında Diyanet İşleri Başkanımızın kıldırdığı ilk öğle namazında camide saf tutanlar arasında Barış Manço da vardı. O mukaddes mabedde namaz kılmanın ve Allah’ın huzurunda bulunmanın hazzını yaşıyordu. Bu manzarayı fotoğraf makinemle belgelemiştim. Cami çıkışında kendisine Diyanet Aylık Dergimiz için röportaj yapma arzumu ilettiğimde, kabul etti. Dergimizin Ocak 1999 sayısında yayınladığımız bu röportajında, Ertuğrul Gazi Camii’nin açılışında bulunmaktan onur duyduğunu, böyle ortamlarda çok hoşlukların olduğunu, bu camide namaz kılmanın kendisine de nasip olduğunu ve çok duygulandığını ifade etmişti.


ELVEDA ÖLÜM!




Hayat ve ölümün var oluş sırrını kavramış olan insanlar, kısa ömürlerine birçok güzel işi sığdırmayı başarırlar ve daha hayatta iken kendilerini ölüme hazır hissederler. Ölüm onlar için bir korku değil, vuslattır. Sevgiliyle buluşma anıdır. Davranışlarıyla ve sözleriyle bunu her zaman ortaya koyarlar. Barış Manço’da da güfte ve bestelerini dikkatli incelediğimizde bunu görmek mümkündür. Örneğin bir şarkısında “Gerçekler yaşam gibi ağır ağır önümden geçiyor / Yine de merhaba / Bir yaşam gerçek gibi ağır ağır sona eriyor / Son bir merhaba”, başka bir şarkısında “Unutma ki dünya fani / Veren Allah alır canı / Ben nasıl unuturum seni / Can bedenden çıkmayınca” , bir diğerinde ise “Kozan yaylasından geldim Barış’tır adım / Bugün varsak yarın yoğuz doğrudur sözüm / Bir gün elbet biter kalem, çağırır Tanrım / Artık mahşer gününde ararım seni” diyecektir. “Elveda Ölüm” şarkısında ise vuslat gününe ne kadar hazır olduğunu ifade edecektir.


ELVEDA ÖLÜM


“Çoktan uçmuş güvercin,

Tahta masam devrilmiş,

Can dostum çoban uykuda.

Tatlı komşu Ayşe Teyze,

Emekli Salih Öğretmen

Hepinize, hepinize elveda...

Dostlar elveda...

Gözlerim kurşun gibi,

Ağır ağır kapandı bu gece

Elveda...”


Barış Manço, vatan ve millet sevgisiyle kendi öz kültürüne ve kimliğine her zaman sahip olmuş, evrensel mesajdan aldığı ilham ile de evrenselliği yakalamış örnek bir insandı. Toplumun 7’den 77’ye her kesimine ulaşmayı başarmış, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, herkesin sevgisini kazanmayı bilmişti. Skandallara karışmayan temiz aile hayatı, ciddi hayat felsefesiyle, ülkemizde ideolojik ve siyas” ayrımlardan uzak kalmayı, siyasetüstü olmayı başarmıştı. Bunun için hiç kimseye nasip olmayacak bir sevgi seliyle son yolculuğuna uğurlandı. Diyanet İşleri Başkanımızın da belirttiği gibi Manço’da örnek alınacak çok şey vardı.


Sabahat Emir’in köşesinde yazdığı gibi, Manço’nun cenaze merasimi bizlere gösterdi ki bu ülkede şarlatanlık yapılmadan, marjinalleşmeden, süfl” ve sorumsuz havalara girmeden, bu ülkenin insanı olmaktan gurur duyup örf ve adetlerine uygun, “adam gibi” yaşayarak “gerçek sanatçı” olunabiliyormuş.


Barış Manço’nun cenaze merasimini izlerken, bilmem nedendir dudaklarımdan ona ait şu sözler dökülüyordu;




YOL VERİN AĞALAR BEYLER


“Selam olsun, ağalar beyler

Mor sümbüllü alaca dağlar

Yol verin, hele bir yol geçeyim,

Yol verin, yare kavuşayım,

Yol verin ağalar beyler,

Bitsin bu hasret...

Bekledim, tam yedi iklim geçti,

Bekledim, bağ bahçe bozuldu

Yol verin, ağalar beyler,

Bitsin bu hasret...

Seherde eser ılık rüzgar,

Hasretlik çekenler anlar

Yol verin, hele bir yol geçeyim,

Yol verin, yare kavuşayım,

Yol verin ağalar beyler,

Bitsin bu hasret...”


Seni sevgililer sevgilisine, Yüce Yaratıcı’nın rahmetine uğurlarken, çok sevdiğin ailene, yavrularına ve Türk Milleti’ne başsağlığı diliyor, seni daha iyi anlama gayreti içerisinde adam olacak çocuklar diye tabir ettiğin bizlerin adam gibi adam olabileceğini düşünüyor ve uğurlar olsun diyorum.


“Güz yağmurlarıyla,

Bir gün göçtün gittin

İnanamadık Gülpembe...

Bizim iller sessiz, bizim iller sensiz

Olamadı Gülpembe...”
YAŞAM DENEN UYKUDAN,UYANMASINI BİLEN YAR OLA!!!

Kullanıcı avatarı
samanci
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 840
Kayıt: Prş Haz 08, 2006 23:36 pm

Mesajgönderen samanci » Sal Ağu 29, 2006 02:54 am

ZAFER UYANIK VE SAMETH KARDEŞİM TEŞEKKÜRLER GERÇEKTEN GÜZEL Bİ YAZI

Kullanıcı avatarı
sameth
Profesyonel
Profesyonel
Mesajlar: 968
Kayıt: Çrş Tem 13, 2005 14:14 pm
Konum: gesi bağları KAYSERİ
İletişim:

Mesajgönderen sameth » Sal Ağu 29, 2006 18:03 pm

zafer kardeşim çok teşekkurler etkileyici bir yazı :alkis:

Kullanıcı avatarı
vesile_87
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 1022
Kayıt: Sal Şub 01, 2005 14:08 pm
Konum: Denizli

Mesajgönderen vesile_87 » Çrş Ağu 30, 2006 01:10 am

Zafer'in paylaştığı yazı daha önce paylaşılmıştı ben de okurken çok duygulanmıştım, gözlerim dolmuştu. İkinize de çok teşekkürler..
Dünyadan bir YILDIZ geçti: BARIŞ MANÇO

Kullanıcı avatarı
Asım
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 77
Kayıt: Pzt Şub 21, 2005 16:00 pm
Konum: Ankara

Mesajgönderen Asım » Çrş Ağu 30, 2006 02:10 am

Sağolun arkadaşlar buraya eklediğiniz için yazıları

Barış abimiz nur içinde yatsın

hem dindar hem sosyal insan nasıl olunur

en büyük örneğiydi kendisi....

ben tek tük kıldığım namazlarımda duamı ederim Barış abiye
En son Asım tarafından Çrş Ağu 30, 2006 02:29 am tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Kullanıcı avatarı
sameth
Profesyonel
Profesyonel
Mesajlar: 968
Kayıt: Çrş Tem 13, 2005 14:14 pm
Konum: gesi bağları KAYSERİ
İletişim:

Mesajgönderen sameth » Çrş Ağu 30, 2006 02:22 am

Asım yazdı:Sağolun arkadaşlar buraya eklediğiniz için yazıları

Barış abimiz nur içinde yatsın

hem dindar hem sosyal insan nasıl olurun

en büyük örneğiydi kendisi....

ben tek tük kıldığım namazlarımda duamı ederim Barış abiye
allah dualarını kabu eder inşallah kardeşim

Kullanıcı avatarı
sameth
Profesyonel
Profesyonel
Mesajlar: 968
Kayıt: Çrş Tem 13, 2005 14:14 pm
Konum: gesi bağları KAYSERİ
İletişim:

Mesajgönderen sameth » Çrş Ağu 30, 2006 02:23 am

samanci yazdı:ZAFER UYANIK VE SAMETH KARDEŞİM TEŞEKKÜRLER GERÇEKTEN GÜZEL Bİ YAZI
estağ furullahkardeşim sağol

Kullanıcı avatarı
Asım
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 77
Kayıt: Pzt Şub 21, 2005 16:00 pm
Konum: Ankara

Mesajgönderen Asım » Çrş Ağu 30, 2006 02:29 am

inş. samet

Kullanıcı avatarı
bm777dd
Profesyonel
Profesyonel
Mesajlar: 374
Kayıt: Sal Eyl 21, 2004 22:49 pm
Konum: çarşı-türkiye

Mesajgönderen bm777dd » Çrş Ağu 30, 2006 03:20 am

zafer hocam ellerine sağlık...

Kullanıcı avatarı
Zafer Uyanık
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 904
Kayıt: Pzt May 30, 2005 21:53 pm
Konum: İzmir

Mesajgönderen Zafer Uyanık » Çrş Ağu 30, 2006 12:34 pm

TEŞEKKÜR EDERİM ARKADAŞLAR. VESİLE'NİN DEDİĞİ GİBİ BU YAZI DAHA ÖNCE FORUMDA PAYLAŞILMIŞTI, BEN BURADA BİR DAHA PAYLAŞMAK İSTEDİM. BEN HEPİNİZE BARIŞ MANÇO SEVGİNİZDEN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİM! :)
YAŞAM DENEN UYKUDAN,UYANMASINI BİLEN YAR OLA!!!

Kullanıcı avatarı
kadir 2023
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 1135
Kayıt: Cmt Haz 18, 2005 19:13 pm
Konum: 2023ün ılık bir ekim sabahından

Mesajgönderen kadir 2023 » Cum Eyl 01, 2006 22:40 pm

ALLAH RAHMET EYLESİN... :gozyasi:
YA NASİP.....
YA KISMET.....

Kullanıcı avatarı
blunish
Üst Düzey Üye
Üst Düzey Üye
Mesajlar: 139
Kayıt: Cmt Nis 22, 2006 18:58 pm
Konum: sUsAm SoKaĞı'DaN
İletişim:

Mesajgönderen blunish » Cmt Eyl 02, 2006 03:21 am

herkesin eline diline sağlık ben yine kötü etkilendim... :gozyasi: :gozyasi:


allah gani gani rahmet eylesin! :gozyasi:
bir insan ancak adı unutulduğunda ÖLÜR!
http://www.youtube.com/watch?v=ZFHfgDA7 ... e=related&

Kullanıcı avatarı
sameth
Profesyonel
Profesyonel
Mesajlar: 968
Kayıt: Çrş Tem 13, 2005 14:14 pm
Konum: gesi bağları KAYSERİ
İletişim:

Mesajgönderen sameth » Sal Eyl 12, 2006 13:14 pm

allah onun mekanını cennet eder inş
artık yokum sağlıcakla kalın

Kullanıcı avatarı
sameth
Profesyonel
Profesyonel
Mesajlar: 968
Kayıt: Çrş Tem 13, 2005 14:14 pm
Konum: gesi bağları KAYSERİ
İletişim:

Mesajgönderen sameth » Cum Eyl 15, 2006 15:14 pm

bakın arkadaşlar bir roportajda sorulan soru

PLAYBOY: Tanrı’ya inanıyormusunuz?
MANÇO: Gayet tabii inanıyorum. İnsanın bir şeylere inanması lazım. Adam sigarayı bıraktığı zaman çiklet çiğneyeceğine inanıyor. Çiğnediğinde de onu aramayacağına. Tanrı kavramı toplumdan topluma, kültürden kültüre değişir. Ama inançsız bir insanın olabileceğine inanmıyorum. Üstelik, dinleri ve dinler tarihini inceledim. Bunlar insanı ilgilendiren konular. Ekonomi, politika gibi. İnsanın ilgi alanında olan konuların hepsi benimde ilgi alanımın içindedir
artık yokum sağlıcakla kalın

Kullanıcı avatarı
worldgive
Profesyonel
Profesyonel
Mesajlar: 233
Kayıt: Cum Tem 07, 2006 16:28 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen worldgive » Sal Eki 17, 2006 23:07 pm

örnek alınacak bir özelliği daha inandığın gibi yaşa yada yaşadığın gibi inan....
seni sevmek senin gibi düşünebilmekle başlar

Kullanıcı avatarı
mançofur
Üst Düzey Üye
Üst Düzey Üye
Mesajlar: 186
Kayıt: Cum Ağu 31, 2007 11:42 am

Mesajgönderen mançofur » Prş May 08, 2008 21:53 pm

çok saolun verdiğiniz emeklere..nur içinde yatsın