ALLAH

Seviyeyi düşürmemek ve bölünmelere yol açabilecek siyasi, dini, spor/futbol konularının konuşulmaması kaydıyla, her türlü konunun konuşulabileceği serbest forumumuz.

Moderatörler: barışhayranı, Mod

faruk.nur
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 3
Kayıt: Prş Eki 12, 2006 18:15 pm
Konum: ankara
İletişim:

ALLAH

Mesajgönderen faruk.nur » Sal Eki 09, 2007 11:30 am

ALLAH;

Bir zaman; gayet akıllı,zengin ve mahir bir ressam,sadece takdir edilmek amacıyla bir resim sergisi açmış. Fakat sahnenin gerisinde durmuş, kendisini konuklara göstermemiş.Konuklara her türlü ikramı yapmış. Sergiyi gezen misafirler, harika resimlere bakmışlar,ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken, birisi, ressamı göremediği için; “acaba bu harika resimleri kim yapmıştır?” diye bir soru ortaya atmış.

Bir kısım insanlar;bu resimler “kendi kendine” olmuştur demişler.

Bir kısım insanlar; resimleri “tabiat kanunlarının” yaptığını iddia etmişler.

Bir kısım insanlar ise; resmi meydana getiren,” boya,fırça,kağıt;kafa kafaya verip bu resimleri meydana getirmiştir” demişler.

Bir kısım insanlar ise;harika resimlerin ve ikramların; “ancak akıllı,mahir, zengin bir ressam tarafından” yapılabileceğini, söyleyip; kendilerine ikramda bulunan,O ressamı içeriden, alkışlar ile çağırıp, kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler.

İşte biz,bu canlı kainatın ressamına; O,Musavvir”e;Allah diyoruz.

Ressamdan farkı, gerçek ve canlı resimler yaratmasıdır. Resim,ressamın bir parçası olmadığı gibi; ressam da, resmin bir parçası değildir.Yani mahlukat, Allah”ın bir parçası değil, eseridir. Resim ile ressam arasında da fırça vardır.
Yani vahdet-ül vücudu doğru anlamak gerektir.Gökyüzündeki bulutlara dikkatli baktığınız zaman, tabloyu bir anda nasıl değiştirdiğini hayret ile gözleyebilirsiniz.

Bir esere bakıldığı zaman; eser sahibi unutulmamalı.Mana-i harfi ile bakılmalı. Yani;Ne güzel bir ayna diyerek, dikkatli ve kem bakıp nazar ile aynanın kendisini ve aynanın ustasının kalbini kırmamalı. “Maşaallah, bu aynanın ustası gerçekten harika ve mahir birisi” diyerek, sanatkarını da sena ve takdir etmeli.

Allah; nasıl olur da;doğrulmamış,doğmamış,doğurmamış,eşi benzeri ve ortağı olmayan, bir başkası tarafından yaratılmamış,bir başkasına muhtaç olmayan, her şeyin O”na muhtaç olduğu,her şeyin O”nda bittiği,başlangıcının ve sonunun olmadığı,her şeyin yaratıcısı olan, tek olan,kendisinden evvel hiçbir şeyin olmadığı,kendisinden sonrada hiçbir varlığın olmadığı, ölümsüz, ölmeyen, öldürülemeyen, yok edilemeyen, kusursuz,rakipsiz, varlığı hiç değişmeyen,çok sabırlı,çok merhametli vs; bir varlık olur.Bu sır; bizim için kapalı bir kapı olsun.

Mesela; bir sarayın açık doksan dokuz kapısı olsun.Ama bir kapısı kapalı olsun ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilsin ve anahtarda sadece O”nda olsun. Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık kapıların herhangi birinden içeri girebilir.Ama inat edip, açık kapılardan saraya girmemek ve kapalı kapının önünde durmak; o kapalı kapıyı açamadığı için, bu saraya girilemez demek, saray sahibini;inkar etmek, kabul etmemek, red etmek;hiç akıl karı değildir. Çünkü; bu sırrı, tek bilen; O; varlığa biz, Allah diyoruz.

Bu sefer biz ;o dessas şeytana; aksi ile kanıt yöntemi ile;şu soruyu soralım.

Peki,Allah yoksa; bu kainatı kim yaratmıştır? Yani yukarıdaki harika resimleri kim yapmıştır?

Ey şeytan susuyorsun.Kibrinden,enaniyetinden,inadından ve kandırdığın dostlarına mahcup olmamak için, Allah”tır diyemiyorsun!Kurnaz olduğun için;kendi kendine, tesadüfen olmuştur,tabiat kanunları yapmıştır veya bu akılsız ve şuursuz,aciz maddeler; bu harika resimleri meydana getirmişlerdir de diyemiyorsun! Çünkü; böyle desen;saf ,tertemiz ve günahsız çocukların bile sana güleceklerini ve ”çocuk mu kandırıyorsun!Cansız bir resmin bile ressamı var iken;canlısının evleviyetle vardır.Sen git de akıllıyım diye geçinen akılsızları kandır” diyeceklerini çok iyi biliyorsun!

Hz.Ali”nin “Farzedelim ki; inanmayan ve inat edenlerin dediği gibi; Allah, peygamber, kitap,melek,ahiret,kader,hac,namaz,zekat diye birşey olmasın; ne inanana bir şey olur,nede inanmamakta inat edene. Ama, ya varsa ; inanmamakta inat eden;işini şansa bırakmış olur ki buda hiç akıl karı değildir” manasında gayet mantıklı bir cevabı vardır.

*Soru:Allah”ın bir sureti varmıdır?

Cevap:Allah”ın bizim anladığımız tasavvur ettiğimiz bir şekilde, bir sureti yoktur. Çünkü; Suret ve şekil sınırlı şeyler için söz konusu olabilir.Yani başlangıcı ve sonu olan şeylerin sureti ve şekli olur. Allah ise; Ezeli ve Ebedi”dir, yani; ne bir başlangıcı ve nede bir sonu vardır.

Mesela;belirli iki nokta arasına çizilen bir çizgiden, bir doğru oluşur.Üç doğrunun başlangıç ve bitim noktalarının, açı yaparak birleşmesinden de üçgen oluşur.Eğer üçgenin kenarını meydana getiren doğruların başlangıç ve bitim noktaları yok ise yani sınırsız ise;baştan bir doğruyu çizemezsiniz. Dolayısıyla da bir üçgeni çizemezsiniz. Çizemediğiniz içinde o şeye şekil ve suret veremezsiniz.

Miraç hadisesinde Hz.Muhammed peygamber; Allah”ı; Nur olarak gördüğünü ifade etmiş;ama sureti şöyledir dememiştir.

*Soru:Madem,her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;o halde insanlardan niçin hesap soruluyor, niçin cehenneme gidiyor?

Cevap:Evet her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;ama, kader defterinde yazılı olduğu için o şey olmuyor.

Mesela; Bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hem de geleceği de bir manada görebilir.Bir meteoroloji uzmanı da uydudan gelen fotoğraflara bakarak bir manada geleceği görebilir. Meteoroloji uzmanı, uydudan gelen fotoğraflara ve bilgilere bakarak, görüyor ki, Ülke”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplayarak,hemen defterine şunları yazıyor ”yarın Ülke bulutlu ve yağışlı olacak”.

Bulutların gelmesine daha bir gün var.Bir gün sonra, Ülke bulutlu ve yağışlı olsa;

Soru: Acaba meteoroloji uzmanı bir gün önceden defterine,bu olayı yazdığı için mi olaylar oluyor?

Yoksa uzman olayları uydudan önceden gördü de mi yazdı?

Cevap;Uzman olayları uydudan önceden gördü de yazdı.

Yani;meteoroloji uzmanı; defterine yazdığı için olaylar olmamakta;fakat olayın öyle olacağını önceden uydudan,görüp, öyle yazmıştır.

Mesela;Aklı başında bir adam, bir taksiye binse;taksiciye;”beni çabuk, şu dar, tali ve patika yoldan; şu diyara götür dese.

Taksici ise;nazik bir biçimde ona;“daha güvenli,doğru ve tehlikesiz, ana bir yoldan,seni daha rahat ve çabuk götürebilirim;hem dediğin yol tehlikeli,dar ve virajlıdır, o yolda başımıza bir kaza gelebilir” diye cevap verse.

Ve fakat o adam; taksiciyi zorlasa; ve o tehlikeli,dar, virajlı yolda,bir kaza olsa.

Soru:O adam;taksiciye; ”bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi” diyebilir mi?

Cevap: Diyemez:Çünkü;kendisi tehlikeli yolu istemiştir.Ne zorla arabaya bindirilmiş, nede istemediği bir yoldan götürülmüştür.Hem taksiciyi, kendisi zorlamıştır.Hem taksici,gerekli uyarıyı da baştan yapmıştır.Hem taksici işi gereği; görevini yerine getirmiştir.Suç; götüren taksici de değil,tehlikeli yoldan ısrar ile gitmek isteyen; o adamdadır.

Hem;küçükler akıl baliğ olunca;yani farık ve mümeyyiz olunca,yani iyiyi kötüden fark etmeye başladıklarında; sorumlulukları başlar, amel defterleri açılır. Aklı olmayan deli ve mecnunlardan hesap sorulmaz. Zorla, cebren imzalatılan senet; hukuken geçerli de değildir.Kasten yani bilerek ve isteyerek; kundaktaki bir masum çocuğu vahşice öldüren katilin; Hakime “ben kader kurbanıyım; asıl suçlu kaderimi iyi yazmayan Allah”tır deyip”;tahliyesini talep etmesi, nafiledir. Hem Allah; kitabı Kuran- Kerim”de hiçbir zaman;kasten haksız yere adam öldürmeyiniz diye tekrar ve tekrar bizlere ihtar eder.

Güç ve kuvvet yalnız Allah”tandır.Bunu; felçli hastalar veya eli ayağı uyuşan veya eli ayağına kramp giren veya rüyada üzerine karabasan çöken kişiler daha iyi bilir.

Götüren Allah”tır, fakat tehlikeli yolda gitmek isteyen,insan suçludur.

Ey Aziz insan; “yürüyor musun?yoksa;yürütülüyor musun?” dikkat et.

*Soru:Dua ve tevekkül nedir?Şartları nedir?Niçin her duamız kabul olmuyor?

Cevap:Dua;Allah”tan yardım istemektir.Dua manevi bir kalkan ve iki ucu keskin bir kılıçtır.Bu kılıcı ve kalkanı doğru ve dikkatli ve başkalarına ve kendinize, haksız yere zarar vermeden ve mahlukatın hayrına kullanmak gerektir.Hem duanın şartları vardır.Hem her duada mutlaka kabul edilir diye de bir şey yoktur.Fakat her duaya bir cevap vardır.Ya dua aynen kabul edilir veya sizin için hayırlı olmadığından kabul edilmez veya ahirete talik edilir,yani ahirette karşılığı verilir.

Mesela;bir çiftçi, ürün almak için,evvela; toprağını nadasa koyacak,toprağını sürecek, tohumu dikecek,sulayacak,ilaçlayacak,hasat edecek vb. yani;cüz-i iradesini kullanarak, fiili dua edecek.

Sonra; küll-i irade sahibi olan, Allah”a;ürün vermesi için kavli,sözlü dua edecek. Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.Mesela;Çekirge,kuraklık ve sel afeti gibi. Fiili ve kavli dualardan;yani şartlardan birinin eksik olması neticeye engeldir.Hem dua halisane olmalı;üzerinizde ve midenizde haram bir şey de olmamalı;istiğfar,şükür ve Peygambere Salavat ile duaya başlamalı ve İsm-i Azam ile dua edilmelidir.

Tevekkül;Allah”a güvenmektir.Önce devemizi sağlam bir kazığa bağlayıp fiili duamızı yaptıktan sonra; benim devem kaçmaz veya kaçamaz veya kaçırılamaz dememeli,kavli, sözlü duamızı da hiçbir zaman unutmamalıyız.Devenin dizgini her zaman elinizde olmalı,gerektiğinde o dizgini gevşetmeli, gerektiğinde çekmeli; ama hiçbir zaman dizgini elden bırakılmamalı. Her zaman sürünün başında bir çoban olmalı, tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamalı; sonra da; “görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler” diyip sabır ve tevekkül ile beklemeli; bu kainatın da bir Sultanı ve sahibinin olduğu unutulmamalı.

Ey Aziz yolcu, elindeki torbayı, bindiğin geminin üzerine bırak, çünkü ayrıca elde taşıman ve kendine yük etmen hiç akıl karı değildir.

Gerekli iş,görev,vazife ve tedbirlerinizi aldıktan sonra da; benim gemimi hiçbir güç batırılamaz veya benim gemim, batmaz,batamaz diyerek, gururlanıp, Gayretullaha toslama. Mesela;bir vakit Tıtanıc isminde, cesim, büyük, bir gemi yapılmış “bu gemiyi Allah bile batıramaz” diye iddia edilmiş.O gemi; daha ilk seferinde Allah”ın bir aysbergine toslamış ve batmıştır.

Ey Aziz insan;sen bu kainatın Halifesi ve Sultanısın. Siz yaprak değilsiniz ki, rüzgar nereye savurursa oraya gidesiniz.O halde bir köle gibi değil, bir reis-i cumhur gibi emir ve sorumluluk sahibi ol. Sana emanet olarak verilen mülkü ve tebanı ve aileni ve mevcudatı koru.Emanete hıyanetlik etme ve bil ki onların her birinden,bir gün mutlaka; bir bir hesaba çekileceksin.

Ayrıca; insanın cüz-i iradesinden başka kendisine ait günahları ve borçları vardır. Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olan iştirakçilerine aittir.

Ey Aziz insan;sen, kafa feneri hükmünde olan cüz-i aklın ile ancak dar, kısıtlı ve sınırlı bir alanı aydınlatabilirsin.Kendini bir güneş, zan ederek; her şeyi aydınlatamazsın.Hem güneş bile sadece dünyanın belli bir yüzünü ancak aydınlatabilmektedir.

Her şeye muhtaç olan birisinin,Samed olan Allah”ın kapısını çalması doğru şeydir. Yanlış olan; kişinin hiçbirşeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir.

*Soru :Din nedir?Zaten bu din değilmi afyon gibi bizi uyuttu?İlerlememize ve yükselmemize mani oldu!Zaten bütün savaşlarda din yüzünden çıkmadı mı?

Cevab:Din;Hayatın,hayatıdır.Din; Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini, daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine,kölelik ve kast sistemine karşıdır.Hem savaş esiri de;köle değildir. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder. İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.

Haksız yere bir insanı kasten öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Mesela; öldürülen o kişi ihtimal dahilindedir ki, insanlığı kurtaracak bir buluşa imza atabilir. Veya ; bir kişinin katli, öldürülmesi, bir dünya savaşına sebep olabilir.

Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.Müjdeleyiniz,nefret ettirmeyiniz.Yıkıcı değil, yapıcı olunuz. Alan el değil, veren el olunuz.Cüz-i bir şer için,küll-i bir Hayrı terk etmeyiniz. Mesela;kangren olmuş bir kolu kaybetmemek için kolu kesmez iseniz, o Aziz insanı da kaybedersiniz.

Hayırda yarışınız.Anne ve babaya;sizleri kötülüğe zorlamadıkları sürece itaat ediniz. Yakınları,kimsesizleri, yaşlıları, yolcuları, hastaları, komşuları,dul ve yetimleri, küçükleri, zorda ve çaresiz durumdaki borçluları, talebeleri, bekarları, masumları,mecnunları,savaş esirlerini, koruyunuz ve gözetiniz.

Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır. Zerrece Allah”a imanı olan herkes; hesaptan sonra cennete girecektir.

İslam dininin; Peygamberi, Hz.Muhammed”tir,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman; hem İncile, hem Hz.İsa peygambere; hem,Tevrata,hem Hz.Musa peygambere; hem Zebur”a, hem Hz.Davud peygambere; yani tüm orjinal semavi kitap ve peygamberlere zaten inandığı ve önceki bütün Hak dinleri; kabul ettiğinden;din değiştirmesi hiçmi hiç akıl karı değildir.

Ey ehl-i kitab; “ La ilaheillallah” kelimesinde ittifak ediniz.Niçin Allah”ın sıfatlarında ayrılığa düşüyorsunuz!

*Soru:Tenasüh fikrine ne diyorsun?

Cevap:İslamiyet; Tenasüh fikrine karşıdır.Yani ölen bir kişi, başka bir şeyin suretine girerek hayatını devam ettirmez.Ölen kişinin ruhu berzah elemine gider. Mesela; insanlık tarihi yedi bin yıl olduğunu ve ortalama bir ömründe yüz sene olduğunu farz etsek, yetmiş defa bu dünyaya gelip gitmemiz gerekirken; değil yetmişini,birini bile hatırlayamamamız bizim çok unutkan veya akılsız olduğumuzun değil, tenasüh fikrinin doğru olmadığını gösterir.

Delil ise; Miraç hadisesi ile ahireti,cenneti,cehennemi ve Allah”ı gören ve Ululazm bir peygamber olan; Hz.Muhammed Mustafa peygamberin beyanı ve Allah”ın kitabı olan;Kuran-ı Kerim”in yazılı ve aşikar olan ayetleridir.

*Soru:Miraç hadisesinde kısaca ne olmuştur?

Cevab:Miraç hadisesinde, bizzat Hz.Muhammed peygamber; çok kısa bir zaman zarfında; refref”e binip, sidret-ül münteha makamına yükselip; geçmişi, geleceği, cenneti, cehennemi ve kainatın yaratıcısını görmüş; Allah”ı; gidip de gören mi var? veya Ahirete gidipte dönen mi var? Sorularını da cevapsız bırakmamıştır.

*Soru: Bu kadar kısa zamanda bu kadar çok iş nasıl yapılır,bu kadar hız nasıl olur?Benim aklım almıyor!

Cevap:Mesela;bir elektronik saat düşünelim.Bir saat zarfında;saati gösteren rakam bir defa atarsa, dakikayı gösteren rakam 60 defa atar,saniyeyi gösteren 3600 defa atar.Bir mekanik saatte ise; bir saat zarfında yelkovanın aldığı mesafe; akrebin aldığı mesafenin 12 katıdır. Hız arttıkça;aynı zaman biriminde, daha çok hareket yapılmaktadır. Bunu kronometrede daha bariz bir şekilde görebiliriz. Beyin ve hafıza hızı ile sizin bir ömürde ancak çözebileceğiniz bir problemi, bir başkası kısa bir sürede çözebilir.

Mesela; koca bir kütlesi olan dünyamızı,vasıtasız ve saniyede otuz kilometre gibi çok süratli bir hızla, hem kendi ekseninde hemde güneşin çevresinde hiçbir şeye dayanmadan, direksiz, bir topaç ve mevlevi gibi döndüren Allah; sevgili bir peygamberini Miraç hadisesinde;elbette ve evleviyetle daha hızlı ve kısa bir sürede götürmeye ve geri getirmeye Muktedirdir.

Mesela;bazen 10 dakikalık bir rüyada; bir günde yapamayacağınız çok işleri kısa bir sürede; rüyada yapmanız gibi.

*Soru:Allah bize çok yakın, ama biz ona çok uzağız,diyorlar;bu nasıl birşeydir?

Cevap:Mesela;Güneş bize ışık ve ısısı ile çok yakındır,biz ise güneşe zatı; bakımından, çok uzağız. Ayna,teleskop,büyüteç vasıtasıyla,güneşin özelliklerini bir manada anlayabiliriz. Ancak;bir uzay; aracı ile de; Allah”ın Nur isminin; mazharı olan ve muallakta direksiz durdurulan; sayısız nükleer patlamaların olduğu ve dünyamızın sobası olan şemsin yani güneşin; gerçek mahiyetini ve bir miktar dünyaya yaklaşsa,dünyamızın; kavrulacağını, bir miktar uzaklaşsa donacağını bil ve güneşin sahibi olan Allah”a, Şükr et.

*Soru:Allah; bir iken nasıl aynı anda birçok yerde hazır olabilir?

Cevap: Mesela;birçok aynayı,birçok farklı yerlere koyup yüzlerini tek bir güneşe çevirdiğimiz zaman, her bir aynada güneşin aynı timsalini görebiliriz. Güneş bir iken birçok yerde ayna vasıtası ile ve timsali,ışık ve ısısı ile;heryerde hazır ve nazırdır. Fakat aslı,yani zatı; o yerde değildir.Hem Allah”ta kudreti ile heryerde hazır ve nazırdır.Ama, Allah;gerçek zatı itibarıyle o yerde değildir;hem ayrıca zamandan ve mekandan da münezzehdir.Hem mahlukat; değil zatına, zatının tek bir tecellisine bile dayanamaz.

Mesela;Hz.Musa peygamberin Tur dağında, Allah”ın zatını görmek istemesi ve fakat Tur dağının tek bir tecellisine bile dayanamadan paramparça olması ve Ululazm bir peygamberin bu tecellinin mahafetinden dayanamayıp korkup bayılması gibi. Ey aziz insan;Allah”tan kork ve titre.Mercimek büyüklüğündeki hafızana ve Azrail”i gördüğünde patlayan ödüne, fazla güvenme.

Mesela; herbir televizyondan,aynı anda,birçok farklı yerlerden aynı görüntünün ve sesin herkes tarafından izlenebilmesi,dinlenebilmesi;Hz.Süleyman peygamber zamanındaki bir tahtın, ilim sahibi birisi tarafından, çok uzak bir diyardan, bir anda, hazır ve nazır ve nakl edilmesi; maddenin naklinin mümkün ve imkan dahilinde olduğunun ve Nuraniyet kesbeden bazı evliya ve abdalın aynı anda farklı yerlerde görülmesi de buna bir karinedir.

*Soru:Bir konuda ihtilaf var ise nasıl çözülür?

Cevap:Evvela; Allah”ın orjinal kitabı olan Kuran-ı Kerim”e müracaat ediniz; yoksa peygambere ve sünnetlerine müracaat ediniz; yoksa bilginlere ve yazdıkları eserlere ve içtihatlarına müracaat ediniz; yoksa kendi aklınıza müracaat ediniz. Ve Sıralamaya da dikkat ediniz. Kesinlikle;şeytana ve nefsinize müracaat da etmeyiniz.

Elbette ki;Allah”ın kitabı;bir tıb veya cebir kitabı değildir.Fakat hiç tıbtan ve cebirden bahsetmiyor da değildir.Peygamber;tıp doktoru değildir,ama tedavi ettiği hastalarda olmamış değildir.Hiçbir peygamber; ben her şeyi bilirim demez.Allah bildirmedikçe hiç kimse bir şey bilemez.

Fakat bir peygamber herhangi bir kişide değildir.Sen bir zerre isen;o bir güneştir.Sakın,sakın;çoban olması seni asla yanıltmasın.

Mesela;Ululazm bir peygamber olan Hz.İsa”nın;ölüleri diriltmesi,doğuştan görmeyenlerin gözlerini açması mucizesine; daha tıp ilmi yetişememiştir.Sakın yanlış anlama; yetişemez demiyoruz, haydi sizde Ululazm peygamberlerin mucizelerine yetişebilirseniz,yetişin diyoruz, yeni bilgilere ve keşiflere koşun diyoruz.

İlim adamlarının fikirlerine ve eserlerine ihtiyaç yoktur demek yanlış olur. Kendi aklınızı kullanmamak da hiç akıl karı değildir. İş ehline verilmelidir. Hasta olduğunuz zaman; hastahaneye,okuma yazma öğrenmek için; okula, Hakkınızı aramak için; Adliyeye gitmek gerektir.

*Soru:”Dünya;öküz ile balık üzerindedir”; ne demektir?

Cevap:Dünyada geçim kaynaklarından en önemlileri;balıkçılık,tarım ve hayvancılık olduğu veya bu söz söylendiğinde;dünyamız balık veya boğa burcunda olduğu anlatılmak istenmiştir.Yoksa dünyamız elbetteki;bildiğimiz öküz ve balık üzerinde değildir.Mesela;”ayağını yorganına göre uzat” deyimi ile gelirinden fazla harcama yapma demek istenmiştir.

*Soru:Hakikatlere ve Hak”ka ulaşmak için; Veya sevgiliye ve arzularınıza uluşamadığınız için; dünyaya küsmek ve dünyayı terk etmek mi gerekir!

Cevap:Kendinize yapılmasını arzu etmediğiniz bir şeyi ,birbaşkası içinde arzu etmeyiniz.Çok arzu ettiğiniz bir şeyi elde edemediğiniz için de dünyaya ve sevgiliye küsmeyiniz. Sizin;iyi ve güzel diye bildiğiniz;aslında kendiniz için şer;şer olarak bildiğiniz de kendiniz için; iyi ve güzel olabilir.Çünkü siz;kalbleri ve gönülleri ve gaybı bilemezsiniz.Mesela;şeker iyidir,güzeldir;ama şeker hastaları için öyle değildir.

Mesela;bir vakit; beğendiğiniz ve hoşlandığınız birisi;sizden hoşlanmayabilir veya sizden hoşlanan birisinden de siz;hoşlanmayabilirsiniz.Hem eş seçiminde; ve evlilikte eşlerin birbirine denk olmasına,birbirlerinden hoşnut olmasına, zorluk ve mani çıkarılmamasına,tarafların rızalarının olmasına,eşlerin güzel ahlaklı olmasına ve akid yapılmasına dikkat edilmelidir. Ebeveynlerin ve büyüklerin; duaları ve gönülleri ve rızalarının alınması da güzel bir şeydir.Hem evlilikte de keramet vardır.Hem kaçırmak olmaz.Hem eşe; cebir ve şiddet de olmaz.Hem güzelliği ve zenginliği zaman içinde gitmekle; bu nedenle boşamak ve atmakta olmaz.Hem emanete de; hıyanet etmemek gerektir.

Dünyayı bütün bütün terk etmeyiniz.Yani dünyayı kesben değil;kalben terk ediniz. Yani;hiç ölmiyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete; çalışınız.Bazen inzivaya ,itikafa çekilmek gerekse bile bunu devamlı hale getirmeyiniz. Mesela; Hz.İdris peygamber;terzi, Hz.İsa peygamber; marangoz, Hz.Davut peygamber; kral,Hz. Muhammed peygamber; çoban,Hz.Musa peygamber işçi vs. idiler. Dünyayı ve dini; terk etmediler. Peygamberlik vazifelerini ücret almadan yaptılar, hayatlarını idame ettirmek içinde çalıştılar.Çoban oldukları için gocunmadılar,kral oldukları içinde; böbürlenmediler.

Evet tek koltukta iki karpuz gitmez ama iki koltukta iki karpuz gider.Kuş gibi uçabilmek için,çift kanatlı olunuz yani,hem maddi hemde manevi hayatınız için çalışınız.Her ikisinide birlikte orantılı şekilde götürünüz.İfrat ve tefritten kaçınınız.

*Soru:Yerine ve zamanına ve makamına göre akıllıca hareket etmek ne demektir? Mütevazı olmak ne demektir?

Cevap:Mesela;ileriden bir aslan geldiğini gördüğünüzde hemen tedbirinizi alınız.Aslan bana bir şey yapamaz, oda Allah”ın bir mahluku, her şey Allah”ın tasarrufunda, Allah istemese hiçbirşey olmaz diyip okşamaya kalkmayınız. Çünkü sizde olan bu imanı; aklı ve temyiz kudreti olmayan Aslan”dan da beklemek; hiç akıl karı değildir.

Mesela; bir asker görevde ve savaşta; Azametli, heybetli, cesur,atik, güçlü, silahlı, korkusuz ve Celal sahibi olmalı. Ama evine geldiğinde ise; Cemal sahibi olmalı, çocuğuna karşı şefkatli, ve eşine karşıda nazik ve hürmetli olmalıdır.

Hüküm sahibleri ise; önyargılı olmamalı, karşı tarafı ve şahitleri olgunluk ile beyanlarını dinlemeli.İddia sahibi;iddiasını ispatlamalı. Gerekli ise; bilirkişiden rapor almalı. Mümkünse olay yerine gidip, keşif yapmalı. Gerçeği ve maddi hakikatı bulmaya çalışmalı, zandan ve suiniyetten sakınmalıdır. Maddi hakikat; sadece dava dosyasındaki belge ve bilgilerden ibaret değildir.Hakimin bilmediği veya söylenmesi halinde bir suç oluşturacak veya birisinin can ve mal güvenliğini tehlikeye atacak veya devlet sırrı gibi; herkeze söylenemeyen veya bazı kişilerin bilebileceği;gizli ve mahrem, delil ve bilgiler de olabilir veya Haklı davanızı ispatlayacak hiç delilinizde olmayabilir.Yalan yere yemin ve şahitlik ile; Haklı iken haksız çıkabilir; iftiraya uğrayabilir; masum olduğunuzu anlatamayabilir ve kanıtlayamayabilirsiniz. Hakim; kılı kırk yararak;maddi hakikatı bulmaya; Adaletli, doğru ve gerçeğe yakın ve Hakkaniyete uygun bir hüküm vermeye çalışmalıdır. Hem; hükmün dayanağı olan kanunda adil olmalıdır.Evet evet;her şey,melekler tarafından kayıt altına alınmakta ve bir mahkeme-i kübrada delil olarak saklanmaktadır.Hem bu büyük ve Azim mahkemede hiç kimseye zerre miktar haksızlık yapılmayacak her şey apaçık günyüzüne çıkacaktır.

Kendinizi; karşınızdaki sahsın yerine koyup, ”acaba aynı hareket bana yapılsaydı, ben ne yapardım”diye düşünmeli. Güçlüden değil;Hak”tan, haklıdan, doğrudan ve hakikattan yana olmalıdır. Mesela;her dediğiniz doğru olmalı ama her doğruyu söylemekte doğru değildir. Karı kocanın arasını düzeltmek için,bir can kurtarmak için veya savaş halinde her doğruyu söylemek doğru değildir. Yalana da hiçbir cevaz yoktur.Bunun gibi özel hallerde;susmak en doğru bir iş olsa gerektir.

Bindiğiniz dalı kesmeyiniz, bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışmayınız, ekmeğini yediğiniz yere hainlik etmeyiniz.Yoksa;pirinci kurtarayım derken,evdeki bulgurdan da olabilirsiniz.

Ve ummadığın ve ihtimal bile vermediğin bir taşın;başını yarması ve seni kahretmesi de imkan dahilindedir.

Mesela; İlahlık iddiasında bulunan ve Hz.İbrahim peygamberi bir rivayette Urfa şehrinde ateşe atan, Nemrudu; kahreden şey; kör ve topal ve hasta bir sivrisinek tarafından öldürüleceğini kahinlerinden öğrenmesi idi.

O sivrisinek,Allah”a;”Allah”ım beni niçin yarattın” diye sitem etmiş ve o çilekeş sineğine; cevaben, Allah; ”nemrud”u öldürmen için yarattım “diye ilham edip, taltif edip, memnun etmiş ve gönlünü almıştır. Nemrud; sarayının tüm pencere ve kapılarını kapattırmış ama İlahlık iddiasında ki Nemrut; anahtar ve burun deliğini kapamayı unutmuştur.

Ve en büyük savaşın;evvelemirde,nefsiniz ve şeytanınız ile olan; imanı kazanmak veya kaybetmek, savaşı olduğunu da unutmayınız.

Şayet size saldırı olursa da;meşru mudafa hakkınız kullanarak kendinizi savunun ve onlarla savaşın. Bunun içinde hazırlıklı,tedarikli ve tedbirli olun.Caydırıcı silahınızın ve ordunuzun olduğunuzu bilen düşman;size saldırmak için kara kara düşünecektir.

Biz;Hz.İsa peygamber gibi;bir yanağımıza vurana;öbür yanağımızı göstertmeyiz. Belki iyiniyetimizden bir defa aldatılabiliriz ama ikincisine de asla müsaade etmeyiz.

Hem;savaşa mani olmak;savaşmaktan daha akıllıca bir iş olsa gerektir.

Mütevazı olmak;dilencilik yapmak veya kendini hakir göstermek veya işini bırakıp daha kötü bir duruma düşmek değildir.Her zaman daha iyi nasıl olur diye düşünmeli ve çalışmalı ve yükselmeli; namertlere fırsat vermemelidir.

Kalem sahibi bilginlere,kılıç sahibi askerlere ve ululemre; Haktan ve hakikattan ve adaletten ayrılmadıkları sürece hürmet ve itaat etmek gerektir.

İşinizi ehil kişilere yaptırınız.Yöneticilerinizi ehil kişilerden seçiniz. İşinizi tam ve eksiksiz yapınız. Mesela;arabanızı iyi bir ustaya yaptırınız.Yani ustanın maharetine bakınız; yoksa ustanın gözünün ve teninin rengine, cinsiyetine vb. bakmayınız.

İnsanların; aslında Hz.Adem ve Hz.Havva”dan geldiğini düşünerek, uzaktan da olsa akraba ve kardeş olduklarını; Allah nazarında herkesin eşit olduğunu ve hiç kimseye iltimas geçilmeyeceğini,eninde sonunda; zerrece hayır işleyene mükafatının verileceğini, zerre miktar şer işleyene de cezasının verileceğini biliniz.

*Soru:Sıhhat nedir?Gerçek zenginlik nedir?İslamiyet nedir?İman nedir?Müflis ve yiğit kime derler?

Cevap:Sofradan istekli kalkınız.Yani doymadan kalkınız.Haddinden fazla yemek, hem sıhhati bozar hemde yattığınızda karabasana davetiye çıkarırsınız. Tıbbın piri, İbn-i Sina “sıhhat az yemektir” demiştir.

Evet,evet;gerçek zenginlik;bedenin, sıhhatı ve ruhun, huzurudur.Huzur ise imandadır ve helalinden; çalışmak,kazanmak,paylaşmak insana huzur verir. İslamiyet hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır;iman ise,Hak”kı kabul ve tasdiktir.Hem İslam;güzel ahlaktır.İman; tahkiki ise daha güzeldir. Gerçek müflis;hesap günü günahları altında ezilen kişidir.

Gerçek yiğit; hasmını yenebilecek durumda iken;öfkesine sahib olan ,zayıf ve küçükleri; garip ve kimsesizleri kollayan ve koruyan kişidir.Yanlış anlama; zulme ve haksızlığa da razı olmayan kişidir.

*Soru:Biz gençlere ne tavsiye edersin?Bataklığa düşmüş insanları; kim, nezaman, nasıl kurtaracak?

Cevap:Ey gençler önce;kendinize uygun,münasip bir iş ve sonra;eş bulmak için çalışınız. Yoksa oruç tutunuz.Oruç ve evlilik nefsi dizginlediği gibi, şehveti söndürür. Batakhanelerin kapısına kepenk vurur. Zina hoş görülemez. Hiçbir ehl-i namus hatta en serseri bir kişide eşinin zina yapmasına razı olmaz olamaz. Bataklıkları ve batakhaneleri kurutmak gerektir.Çünkü mikrop ve hastalık yayarlar. Mesela; sıtma ve aıds gibi.

Ey şeytanın ve deccalin bataklığa düşmüş ve düşürülmüş Aziz insan, elbet birgün senin feryadını işiten bir civanmert yiğit, çıkacak; seni ve tüm insanlığı, şeytanın ve deccalin o pis bataklığından kurtaracaktır.

O yiğit neden sen olmayasın, Nemrudu öldüren; kör,topal,hasta bir sivrisinekten veya Hz.İbrahim peygamber için yakılan ateşi söndürmek için gelen küçücük bir karıncadan daha mı acizsin!Yoksa sende Mehdi”yimi bekliyorsun!Yoksa senin için ayrıca bir ayetin inmesini mi bekliyorsun!
Yoksa iş işten geçtikten sonra mı aklın başına gelecek!

Ey aziz insan;Hz.Adem peygamber soyundan geldiğini hiçbir zaman unutma. Hem sen hiç hafife alınacak bir şey de değilsin.Sen bu kainatın halifesi ve sultanısın.

Haydi işverenler;sizlere çok iş düşmektedir.Bir kişiye iş vermek;o kişiyi bataklıktan çıkarmak veya bataklığa düşmeye engel olmak demektir.Ey zenginler; malınızın kırkta birini bile yatırıma yönlendirseniz;dünyada işsiz kalmayacaktır.Hem verdiğiniz sadaka ömrünüzü uzatacak; zekat ise toplumda sosyal;dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlayıp, malınızın kirini giderecektir.

Haydi görevliler,yetkililer,ahlak zabıtaları vs.; insanlar size güvenmekte ırz ve namuslarını, can ve mal güvenliklerini size emanet etmektedirler. Görevinizi eksiksiz yapınız. Aldığınız maaşı Hak edip; sonrada afiyetle yiyiniz.

Mesela; bir kişi boğuluyor,sende yüzme biliyor isen,hemen o kişiyi kurtar. Sonrada devletinizin yetkili mercilerine haber ver diyoruz.”Yok benim görevim ve işim bu kişiyi kurtarmak değildir” deme diyoruz.Bu çilekeş ve vefalı dünyamıza; bir küçücük bir fidan, bir ağaçta sen dik diyoruz.

Mesela;İslam peygamberi,Hz.Muhammed ;aileleri tarafından diri diri mezara gömülen kız çocuklarını gömülmekten ve bir mal gibi alınıp satılan kadınları ve gençleri, batakhanelerden; faiz yüzünden perişan olan borçlularıda, faiz bataklığından kurtarmış, faizi de kaldırmıştır.

Hem kafanızı kuma sokarak veya pembe gözlük takarak gerçeklerden kaçamassınız ve kendinizi ve başkalarınıda aldatamazsınız.Hem niçin her şeyi; Allah”a havale ediyorsunuz.Neden korkuyorsunuz,neyi bekliyorsunuz! Hem; elbet bir gün ölmiyecekmisiniz!İlla bir yılanın sizi ısırmasını,bir taşın başınızı yarmasını mı bekliyorsunuz. Niçin o yılanın sokmasına göz yumuyorsunuz! Niçin yoldaki taşı hemen kaldırıp bir kenera koymuyorsunuz!Niçin yapılan zulümlere ses çıkarmıyor ve razı oluyorsun!Bir gün seninde kapını çalabileceklerini düşünmüyormusunuz!

Mesela;bugün bile kredi faizi yüzünden çok aileler, toplumlar hatta devletler perişan olmakta, yuvalar yıkılmaktadır.Hem kredi kartım var;Allah”a ihtiyacım kalmadı diye sevinen; sonrada faiz batağına düşünce “Aman Ya Rabbi” diyen sen değilmisin! Evet,evet;zaruri ihtiyaçlar için harcama yapmak, iktisat etmek, ısraf etmemek,çok çalışmak,alacaklı ile anlaşmak, helalleşmek, bir daha faize; tövbe etmek gerektir.

Ey sarhoş arkadaş;kafanı kuma sokarak ve aklını iptal ederek;gerçeklerden kaçamazsın.Niçin çoluk çocuğunun nafakasını ve sağlığını heba edersin!Artık ayılmanın zamanı gelmedi mi?

Ey kumarbaz kardeş;zengin olmak için mevcud son sermayeni niçin tehlikeye atarsın.Hem bilmezmisin ki;kumar seni;yenmek için kurulan bir tezgahtır;sakın o zar; civalı, o kağıt; işaretli olmasın! Yoksa gizli bir kamera mı var!

Hem bir şey yapmıyorsunuz;hem bir şeyler yapmaya çalışanlara mani oluyor ve tenkit ediyorsunuz; sonra “bu nasıl Allah;hiç mülküne sahip çıkmıyor” diye; isyan bayrağı çekiyorsunuz.Niçin; Allah”ın emir ve yasaklarına uyup, baştan tedbirinizi almıyorsunuz!

*Soru:Dünyadaki;hadsiz kötülüklere, günahlara, cinayetlere,Allah; niçin Mani olmuyor, zalimleri niçin hemen cezalandırmıyor? Niçin mülküne sahip çıkmıyor? Yoksa Allah uyuyor mu! Yoksa bizi terk mi etti?Biz hiçbirşeye karışmayan ve hiç sesini çıkarmayan bir Allah”ı ne yapalım!

Cevap:Şu an imtihan vakti olduğundan; imtihanın huzur ve sukununu bozmuyor, yalnız huzuru bozanları ve kopya çekenleri tespit edip sessizce dışarı çıkarıyor. İmtihanın, ahengini bozmamak ve talebeleri korkutmamak ve imtihanı amacına ulaştırmak ve sonsuz şefkatinden dolayı ve bir aile reisi gibi,cezayı bazen hikmeti gereği erteliyor ve mahlukatına son nefesine kadar süre veriyor.Ola ki yanlış yoldan döneler,ola ki hidayete ereler. Hem imtihan olmasa idi; Elmas ruhlu peygamberler ile kömür ruhlu şeddatlar, nemrutlar, fravunlar nasıl ayırt edilecekti?Şayet öğretmen soruları bazı talebelere iltimas yapıp önceden dağıtsa veya kopyayı serbest bıraksa idi;hem imtihanın sırrı bozulacak,hem hayatın ve imtihanın zevki kalmayacak, hem de çalışkan talebeye ve çalışana haksızlık, Adaletsizlik olacak ve hem de terakki ve yarış olmayacak, hem medeniyet ve insanlık yerinde sayacak, hem de öğretmene haklı bir itiraz yapılacak idi.

Sem olan Allah,her şeyi duymakta. Basir olan Allah,her şeyi görmekte. Habir olan Allah ise her şeyden haberdardır.Her şey melekler tarafından kayıt altına alınmakta ve ahiretde bir mahkeme-i kübrada, delil olarak saklanmaktadır. Hem; Allah”ın uyuduğunu nerden çıkarıyorsun!Yoksa çok uyuyan ve uyutulan ve vazifesini yapmayan ve Allah”ı dinlemeyen ve her haltı işleyen ve her türlü zulüm yapan sen misin! Yoksa Allah”tan bile daha çok; saygı gösterdiğin ve korktuğun; bir şeyin, seni ahirette kurtaracağını mı zannediyorsun!Hem cennet ucuz değildir. Hem cehennem dahi lüzumsuz değildir.

Hem,eğer her haksızlıkta Allah size şiddetli bir tokat vursa idi o zaman herkes korkudan zoraki iyi olur ve hayat yaşanmaz bir hal alır, idi.Yoksa,keşke vursaydı da cehenneme girmeseydik mi diyorsun!Allah”ın emir ve yasaklarına uymayan ve uygulamayan sen; Allah”ın kanun ve düzenini; yürürlükten kaldıran ve bunun ile övünen sen;savaşlarla dünyayı yakıp yıkan sen, haksızlıklara ses çıkarmayan ve görevini yapmayan ve görevini kötüye kullanan sen; doğruyu söyleyenleri; kovan, zehirleyen, tımarhaneye ve hapse gönderip; cezalandıran sen; sonra kendi yaptığın kurduğun düzen iflas edince; sorumluluktan ve cezadan kurtulmak için suçu kadere ve Allah”a yıkmak isteyen,sen!

Evet;dinde zorlama yoktur, teklif vardır.Allah’a hiç kimse iman etmese veya kanunları ve düzeni; alaya alınsa veya uygulanmasa veya yürürlükten hepten kaldırılsa veya gece gündüz yarattığı tüm varlıklar; Allah’a küfür ve isyan etseler yinede;hiçbir şey ve hiçbir kimse Allah”a zerre miktar zarar veremez.Hem; Rezzak olan Allah onların rızklarını da verir.Ama; imtihan bittikten sonrada çetin bir hesap vardır.Hem Allah; çok Sabırlı,çok şefkatli ve çok merhametlidir.

Sakın yanlış anlama; biz diyoruz ki; madem siz kendi beşeri kanunlarınız ile yönetiliyor ve kendi kanunlarınızı kendiniz yapıyor; acaba bu kanun ne için ve kimin için ve niçin çıkardığınızı dahi bilmiyor; Aziz milletinizin Ali ve yüksek menfaatlerini bile koruyamıyor;iseniz; Allah”a niçin isyan ediyorsunuz ve suçu niçin kadere yıkıyorsunuz!

Hem;beşeri kanunlarınızı ve düzeninizi çok beğeniyor iseniz; Devletinize niçin isyan ediyorsunuz! Yok biz kendi kendimizi yönetmiyoruz, kendi kendimizi yönettiğimizi zannediyoruz,bizi perde arkasındaki gizli güçler ve eller yönetiyor, alın teri kazancımızın neredeyse hepsini elimizden alıyor, kendileri ise istisna ve muafiyetler ile çalışmadan risksiz kazançlarına kazanç katıyor; bizleri üç kuruşa köle gibi karın tokluğuna çalıştırıyor; onun için baş kaldırıyor ve isyan ediyoruz diyorsanız; niye o hainlere fırsat veriyorsunuz! Niçin bunları ve durumunuzu devletinizin; akıllı ve civanmert vekillerinize, yetkili, görevli kişi ve kurumlara söylemiyorsunuz, kanunlarınızın daha adil olması insanların huzur ve refah içinde yaşaması için; niçin orijinal fikirlerinizi ve projelerinizi beyan edip;yetkili ve görevlilere yardımcı olmuyorsunuz!Hem o silahı; mazlum ve masum halkınıza niçin çeviriyorsunuz! Yoksa siz; “birbirinizi kırın,yiyin; bizde sülük gibi kanınızı ve milli servetinizi emelim, sömürelim, parçalayalım, köle gibi sizi çalıştıralım” diyen o gizli hainlere mi çalışıyorsunuz. Yoksa sizi sinsi hainler kurnazca kullanıyor mu! Hem siz bu gizli hainleri niçin kollayıp, koruyor ve hiç ses çıkarmıyorsunuz!

Yoksa o gizli hainler;vatan millet;din iman;eşitlik özgürlük diye saf insanları kandırıp,kullanıp; insanları birbirleri ile çatıştırıyor; elinize silah ve para verip; daha da ezmek ve zalim düzenlerini sürdürmek için sebep mi arıyor!

Soru:İyi güzel de;biz bu tüm dediklerini yapıyoruz.Derdimizi kimselere anlatamıyoruz. Artık bu devletten fayda gelmeyeceğini anladık bu yüzden isyan ediyoruz ve başka bir devlet kurmak istiyoruz.

Cevap:Diyelim ki;devletinize isyan ettiniz.Karşınıza yine askerlik vazifesini ifa eden kendi kardeşiniz çıkacak veya çıkartılacak;hem, o kendi öz kardeşiniz ile savaşmak hiçmi hiç akıl karı değildir.Hem dahilde savaş silah ile değil;akıl ve kalem ile olur. Hem kalem;kılıçtan daha keskindir.

Hem; aynı ve benzer başka bir devlet kurma hangi akla hizmettir.Hem ahirzamanda Hak ile Batıl birbirine karışmıştır.Saflar birbiri içine girmiştir.Hem savaşlar ve silahlar değişmiş.Düşman; kardeşi kardeşe düşürmüş.Kurt,koyun suretine girmiş.İnsanlar geçim derdine düşmüş veya düşürülmüş;din,vatan,millet unutulmuş veya unutturulmuş.

Yok diyorsanız ki;biz bambaşka adil,bir devlet kuracağız. Bizde deriz ki;bu devletin sözünü o hainlerden mi aldınız.Hem o munafık hainin ipi ile kuyuya inilmiyeceğini, el parası ile gerdeğe girilmiyeceğini bilmiyormusunuz.Hem o hainler; kendilerine hizmet eden, onlardan emir alan, bağımlı, köle, bir devlete ancak müsaade ederler.Sakın yanlış anlama;biz hiçbirşey yapmayın da demiyoruz.Akıllı ve çok dikkatli ve tedbirli olmak gerek diyoruz.

Yok diyorsanı ki;biz zaten başka devletler ile birleşip;refaha ereceğiz,tüm sorunlarımız çözülecek.Bizde deriz ki;sizi birbirinize kırdırtmadan,atalarının intikamını almadan;sizi bu topraklardan atmadan veya tüm müessese ve kurumlarınızı sinsice ve aşikar satın alarak ve ele geçirerek sizi bu topraklarda atamasalar bile en azından kendilerine köle gibi yapmadan veya dininizi değiştirmeden alacaklarını mı zan ediyorsun!

Evet,evet;tefeciden borç para alıp;babadan ve atadan kalan son mirasıda ipotek verip;borç para ile gününü gün etmek çözüm değildir.Çözüm odur ki; haddini bilip ve Helalinden kazanıp;kimseye bar olmamak için çok çalışmak;israf etmeden ayağını yorganına göre uzatmak, İzzetli ve onurlu bir şekilde başı dik yaşamak;mevcudu korumak ve artırmak;paylaşmak yani;veren el olmak;daha akıllıca olsa gerektir.

Ey hainler; saf ve caresiz milletleri ve insanları kandırıp; kirli emelleriniz için kullanıp;sonra birbirlerine kırdırıp;şehitlerin kanı ile sulanmış bu toprakları kolayca, sinsice, para ile ve savaşmadan ele geçireceğinizi mi zanediyorsunuz!

Sakın yanlış anlama; herhangi bir devletin;kanunlarını ve düzenini; veya bir dini veya inancı,kişi veya kurumları tezyif;tahkir ve rencide etmek,halkı kin ve nefrete teşvik etmek; vs.doğru değildir.Hem Allah”ın kanunlarını kabul ve red edip etmemek,uygulayıp uygulamamak; sizin ihtiyarınıza kalmış bir şeydir.Hem Allah;Hikmetini zor anlayabilseniz bile sizin lehinize olan ve sizin için en hayırlı şeyi arzu eder.Hem beşeri kanun ve sistemlerin zor ile ve zorbalık ile insanlara kabul ettirmek de olmaz.Hem Allah; zorba ve zalimleri;hem de zorbalığı sevmez.

Hem tabiat,tabiat kanunu, tabiat ana, dediğiniz aslında Adetullah yani, Allah”ın; kanunu, düzeni ve mücessem bir kitabıdır.Hem insan bu kainatın küçük bir örneğidir. Hem tabiat anayı iyi korumak ve tabiat kitabını da iyi okumak gerektir. Hem; tabiat kitabını okuyan ve sırlarını açığa çıkaran; medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesi için çalışan, keşifler yapan; öğretim ve araştırma görevlilerine, öğretmenlere, mühendislere, doktorlara, bilginlere, bilgelere,özellikle mucidlere ve gerçek din alimlerine saygı göstermelidir. Sakın sakın; sizin insanın atası olduğunu iddia ettiğiniz kafatası;Kuran-ı Kerim de bahsi geçen ve Allah”a isyan eden ve ceza olarak maymuna çevrilenlere ait olmasın!

*Soru:Şeytan kimdir,amacı nedir?Bir zulmü gördüğümüzde ne yapmalıyız?

Cevap:Şeytan”ın aslı cin olup ateşten yaratılmıştır.İnsanın apaçık, bir düşmanıdır. Mahlukatı, Allah”a düşman etmek için fırsat kollar. Bu hayatı insanlar için cehenneme çevirmeye çalışır.

İnsan, şeytan”dan herbakımdan üstündür.Hem insan;mahlükatın en eşrefidir.Mesela;Hz.Süleyman peygamber, cinleri emri altında tutmakta ve cinlere istediğini yaptırabilmekte idi. Fakat şeytan”ıda hafife almamak gerekir.Çünkü Hz.Adem babamız ile Hz.Havva annemizin; cennetten çıkmasına vesile olmuştur. Biz şeytanın inadına,bu dünyayı cennete çevirmek için çalışmalıyız.

Dikkat ediniz!Allah”ı inkar etmemek ayrıdır,Allah”a iman etmek ayrıdır.Allah”ı inkar etmek ise; hiçmi hiç akıl karı değildir.Yani şeytanın;Allah”ı inkar etmemesi,Allah”a iman ettiğini göstermez.

Daha önce meleklere bile ders veren,şeytan, kibrinden dolayı; Allah”ın “ Ademe secde et” emrine karşı gelmiş.Bu yüzden; Allah’ın Rahmetinden kesin bir şekilde kovulmuş ve imtihanı kaybetmiştir.

Hem melekler,Allah”ın; güzel,güçlü,akıllı,nurani ve mutlak itaatkar,emirber askerleridir. Hem; meleklerin cüz-i iradeleri yoktur. Hem bu yüzden imtihana da tabi değillerdir. Hem meleklerin makamları sabittir.Hem o melekleri hafife almakta akıl karı değildir. Cebrail,Azrail,Mikail ve İsrafil ve diğer melekler herzaman Allah”ın emirlerini;harfiyyen,tereddütsüz,korkmadan ve mutlak bir şekilde yerine getiren yılmaz,yorulmaz ve yenilmez birer askerleridir. Hem bu nurani askerlerin sahibi ve komutanı da; Allah”dır.Sizin;geçmiş ve gelecekteki tüm ordularınız, silahlarınız,bilgi ve birikiminiz ve hazineleriniz tümü toplansa; Allah”ın sadece bir tek askerini alt edemez.

Hem şeytan; Allah”tan,süre istemiş, Kıyamet vaktine kadar, kendisine sınırlı bir süre verilmiş. ”Bende Senin ihlaslı kulların hariç,herkesi Sana düşman edeceğim ve onları azdıracağım” diyen şeytan; Hz.Adem peygambere ve nesline karşı,büyük bir savaş başlatmıştır.

Sakın sizi şeytan,” Allah afedicidir ” diye yanıltmasın.Evet; Allah kesinlikle af edicidir ama, kul hakkı hariçtir. Kulun af edip etmiyeceği ise;kulun ihtiyarına bırakılmıştır.Hem cehennem dahi luzümsuz değildir.Hem; Allah aynı zamanda “Kahhar”dır.Nice milletler Allah”ın kahredici gücü ile tarih sahnesinden silinmişlerdir.Mesela;Hz.Nuh Peygamber zamanındaki isyan ve zulümler neticesinde; Allah”ın emri ve kudreti ile,bir rivayette dünyamızın yakınından geçen büyük bir yıldız; denizleri med-cezir gibi kendine çekmiş denizler dağlara kadar yükselmiş; Hz.Nuh peygamberin gemisindekiler kurtulmuş ama oğlunu kurtaramamıştır. Çünkü Allah; hiç kimseye iltimas geçmez ve herkez imtihana tabidir.Herkes; Allah nazarında eşittir.Hiçkimsenin;hiç kimseye üstünlüğü yoktur.Kim ki;Allah”tan korkar ve itaat eder o kişi üstündür.Bu kişi bir çobanda olabilir,bir kralda.

Eğer savaş istiyorsanız; şeytan ve deccal ile akıllıca ve aklınız ile ve çok dikkatli ve tedbirli şekilde savaşınız. Sivrisineklerle uğraşmak yerine; mikrobun asıl kaynağı olan bataklığı kurutunuz.Bir suçu işleyen sanık ile birlikte; insanları suça iten, kullanan ve para ile satın alan;perde arkasındaki suçu işlettiren;gizli, hain ve kurnaz azmettiriciyi hele hiç unutmayınız.

Sanığı cezalandırmadan önce,suça sebep olan nedenleri; işsizliği, cahilliği, fakirliği, acizliği, caresizliği, kaldırarak; suçu önleyici tedbirler alınız. Suçluyu öyle bir ceza ile ürkütünüz ki ;o sucun yanına bile yanaşamasın. Gaye o ürkütücü cezayı vermek değildir, caydırmak olmalıdır. Yoksa o suçlu; suçu tekrar işlemeye devam edecek toplumun huzur ve sukununu bozacaktır.

Mesela;Göze göz,dişe diş diye;bir ceza olsa. Kimse adam öldüremez. Çünkü kendisinede aynı cezanın verileceğinden korkar,yapmaz,yapamaz. Hem kan davası da olmaz ve olamaz.Cezalar caydırıcı olmalıdır.Yani suçu önleyici olmalıdır.Yoksa ceza; amaç olmamalıdır.

Önce tedbir sonra terbiye sonra ceza. Islahı gayr-i mümkünse ve cezasıda idam ise infaz etmek gerektir. Çünkü dönüşü mümkün olmayan bir yola giren suçlu için en hayırlı yol hem kendisi,hem ailesi, hemde toplum için cezanın infazıdır.

Hem sen Allah”tan daha fazla merhametli olamazsın.Hem sen kul hakkına da karışamazsın.

Bir kazayı veya zulmü ve zulmü yapanları gördüğünüzde; Evvela;devletinizin yetkili mercilerine bildiriniz, gecikmesinde telafisi mümkün olmayacak neticeler hasıl olacaksa, mümkünse hemen elinizle düzeltmeye çalışınız, yoksa dilinizle düzeltmeye çalışınız,yoksa en azından o zulmü yapan, o zalimi Allah”a havale ediniz. Bunu da yapmıyor iseniz belaların gelmesini bekleyiniz.Bana ilişmeyen, dokunmayan yılan; bin yaşasın demeyiniz. Hem; o yılan, birgün mutlaka başınıza bela olacaktır.

Dikkat ediniz; esir ve köle ticareti yapan, şeytanın;korsan gemisini ele geçirip; şeytanı esir almalı,gemidekileri özgürlüklerine kavuşturup serbest bırakmalı; geminin rotasını Bermuda şeytan üçgenine değil;doğru ve selametli bir istikamete çevirip;gemiyi sahili selamete çıkartmalı.


Yanlış anlama;biz devleti ve devletin yetkili ve görevlilerini eleştirmiyoruz. Belki biz; adaleti ve görevini yerine getirmeye çalışanlara;kanun çıkaranlara yardımcı ol;insanları isyan ettiren ve anarşiye sebeb olan; kanunları hemen ve derhal değiştiriniz diyoruz.

*Soru:Bütün ihtilal ve devrimlerin sebebi nedir?Ne yapmalı?

Cevap:Şeytanın ve deccalin;dünyayı fesada veren ve çoğu ihtilallerin ve devrimlerin sebebi olan ve insanlar için dünyayı cehenneme çeviren,”sen çalış ben yiyeyim ve ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne” düşüncesini, ortadan kaldırmak ve sosyal; refah ve eşitlik ve adalet ve huzur için çalışmak, insanlığa yapılacak en büyük hayırlardan biri olsa gerektir.

Emek ve sermaye; aralarına uzlaştırıcı, aklı da alarak, sulh içinde ve refah içinde yaşamalı, taraflarda suiniyet ve angarya olmamalıdır.

Mesela, bina yapacak sermayesi olmayan fakir bir kişinin barakasını, zengin müteahhide verip onunla Hakkaniyet ile anlaşıp refaha ve zenginliğe kavuşması gibi. Mesela; yarıcılık,kooperatifçilik, imece vs. akıllıca bir işdir.Emek,sermaye ve akıl birleşmeli, çatışmamalı ve çatıştırılmamalı;yıkıcı değil,yapıcı olmalı.

Zenginliğe ve zenginlere değil;zenginliğin topluma yansıtılmamasına, sömürüye,gelir adaletsizliğine, bencilliğe,suiniyete, haksızlıklara, zulme şeytanın üstünlük taslayan kibrine ve kendisini efendi, başkasını köle kabul eden batıl ve yanlış fikre karşı olmak gerektir.

Ey, sermaye sahipleri;dünyanın ve kendi ulusunuzun ve vatanınızın istikbalini gözeterek, daima yatırıma ve üretime ve istihdama çalışınız. Parayı haps etmeyiniz. Gelir dağılımına dikkat ediniz. İşçileri bir köle gibi,kullanmaya kalkmayınız. İşçide; işverenin, iyiniyetini suistimal etmemelidir.

Aziz insanlar size iş veren;işvereninize hürmet ediniz.Çünkü;çalışma karşılığında aldığınız ücret ile; imanınızı ve namusunuzu muhafaza ettiğinizi unutmayınız.Hem aşırı fakirliğin insanı Allah”a isyana götürdüğünü;mal canın yongası olduğunu,ahirzamanda imanınızı ;mal ile koruyabileceğinizi hiçbir zaman unutmayınız. İşveren de; çalıştırdığı kişileri bir aile reisi gibi;kollamalı ve korumalı;suiniyetli kişilere hiçbir zaman fırsat vermemeli ve gereğini yapmalıdır.

Medeniyetin tekamülü ile; kölelik devri kapanmış.Hürriyet,eşitlik ve malikiyet devrine girilmiştir. Kast sistemi de fıtrata aykırıdır.

Hem;devrim;akıllarda ve gönüllerde olmalı;zülüm,kargaşa ve anarşiye sebep olmamalı; bilakis daha iyiye,daha güzele,daha doğruya vesile olmalı,fakirler ve toplum bundan zarar görmemelidir. Mesela; Hz.Muhammed peygamberin ilelebed faizi ve kan davalarını ve batakhaneleri ve içkiyi ve kumarı vs. kaldırması büyük bir devrimdir.Ey; Mekkenin zalim ve vahşi düzenini yıkıp; adil bir sistem kuran; 1400 kusur senedir kurduğu düzeni hala devam eden, Mücadeleci,Öncü, Yiğit, Azimli,Aziz Peygamber; Sana salat ve Selam ederiz.

Sakın yanlış anlama; devrimcilik; yakıp yıkma değildir.Hem yapmak; yıkmaktan daha zordur. Mesela; bir ev ancak,bir ayda yapılabilse bile; bir günde yıkılabilir. Hem; yıkıcı değil;yapıcı, Adil, tedbirli, akıllı,doğru ve iyiniyetli olmak gerektir. Hem emeller; niyetlere göredir.Sakın yanlış anlama;yıkılma tehlikesi olan ve tamiri mümkün olmayan binaları da usulüne uygun ve insanlara ve topluma zarar vermeyecek bir şekilde yıkmak;yerine daha; güzel ve sağlam ve kullanışlı bir bina yapmak gerektir.

Kendinden aşağı gördüğün ve küçümsediğin başka milletleri ve ırkları asıp kesmek ve medeniyeti yıkmak, masumları öldürmek ile kendi milletine hizmet ettiğinimi zannediyorsun.Hem kendi ırkının ve milletinin; diğer milletlerden üstün olduğunu nereden çıkarıyorsun.

Ey;saf arkadaş;sen Hak din ile dini taassubu;Hak ile batılı;doğru ile yanlışı; birbirine karıştırmışsın.Hurafeleri ise din zannediyorsun.Bak Fatih Sultan Mehmet ne yapmış. Beş dil öğrenmiş; zamanının en ileri toplarını döktürmüş. Karadan gemileri aşırmış. 19 yaşında çağ açıp,çağ kapamış. Sen ise aklını; başkalarının eline vermişsin. Saflığından faydalanıyorlar ve kullanıyorlar farkında değilsin.Sakın yanlış anlama bizim hakiki dindarlara sözümüz yoktur.

Ey;Aziz arkadaş,nehrin bir bölümünde dik ve tehlikeli ve yüksek çağlayan ve şelale var ise;sen kurtulmak için;suyun ters istikametine yüz hem kayalıklara da dikkat et;şayet yüzme bilmiyor isen kolluk veya can yeleği tak,başkalarının sana gülmesine ve seni kınamasına da kulak asma.Her zaman tedbirli ol.Herkes kendisini damdan atıyor diye kendini sakın sakın damdan atmaya kalkma.Hem işini; ihmal etme ve şansa da bırakma.Hem; bilmemek değil; öğrenmemek ayıptır.

Herkese;fırsat eşitliği sağlanarak,terakkinin ve yükselmenin önü açılmalı. Görev; Hak edene ve ehil kişilere verilmeli, iltimas ve kayırma olmamalıdır. Fakirlik ve kölelik bir kader olmaktan çıkartılmalı,helalinden; çalışmalı, üretmeli, kazanmalı,zengin olmalı,yemeli,dağıtmalı maddeten ve manen daha yükselmeli, daha ileri gitmelidir.

*Soru:Mucize,keramet ve sihrin aslı nedir?Deccal ve Mehdi kimdir?Harut ve Marut kimdir?

Cevap:Bir zaman iki ayna var imiş,her iki aynada yüzlerini gökteki güneşe çevirmiş. Aynalarda akseden,tecelli eden güneşi, her iki aynada insanlara çevirdiğinde;insanların gözlerini kamaştırmışlar. Aynalardan biri;ben insanların gözlerini kamaştırdım diye;kibirlenmiş ve kendisinde bir şeyler olduğunu, tevehhüm, zan etmiş.

Diğer ayna ise mütevazı bir şekilde,aslında kendisinde bizatihi bir şey olmadığını, gökteki güneş olmasa bir hiç olduğunu, önceki aynaya söylemiş.

İşte gururlu ayna, sihir,fal ve büyü gibi menfi ve zararlı ilimler ile ilgilenip insanlara zarar veren ve insanları kendisinin etkilediğini ve her şeyi bildiğini zanneden ve sihir yapan ve nazar veren, şeytan ve deccal gibidir.

Ama mütevazı ayna ise mucize ve kerametin asıl sahibinin Allah olduğunu bilen,güzel, dünyevi, fenni,müspet ve uhrevi faydalı ilimler ile ilgilenip insanlara faydalı olan bilge kişidir.

Mesela;Hz.Musa”nın asası ile denizin ikiye ayrılması ,Hz.İsa”nın; Allah”ın izni ile ölüleri diriltmesi, Hz.Muhammed”in bir işareti ile, gökteki Kamerin yani ay”ın ikiye bölünmesi hadiseleri birer mucize olup, bunlar Allah”ın iradesi ve kudreti ile olmuş.Hiçbir zaman,hiçbir peygamber; gösterdiği ve mazhar olduğu mucize ile övünmemiş, sadece insanlara ve cinlere; peygamber olduklarını kanıtlamak ve ikna etmek için mucize göstermek zorunda kalmışlardır.

Gıbta edilecek kişi gökteki güneşin ısı ve ışığına mazhar olan kendisini güneş zannetmeyen ama güneşi gösteren,bir ayna olduğunu unutmayan kişidir.Bu aynaların en güzelleri peygamberlere aittir.En kötüleri ise şeytan ve deccal gibilere aittir. Şeytan ve deccal gibi kötü kişilerin şerrinden Allah”a sığınmak gerektir.Çünkü insanları ve insanlığı tesirleri altına almakta ve aldatmakta, insanlığın ve medeniyetin gizlice ve sinsice mahvına sebep olmaktadırlar.

Mesela;deccal sihir ve manyetizma ile insanları etkileyecek,ilmi kötüye ve nefsine kullanıp insanlara zulmedecek ve İlahlığını ilan edecektir.

Her zaman;fikri hür,vicdanı hür, gerçekçi ve gerçeklere açık olunuz. Körü körüne bir şeye veya kişiye bağlanmayınız,aklınızı çalıştırınız.Yani kula, kul olmayınız.Doğruyu,alınız;yanlışı ve batılı atınız.İfrat ve tefritten sakınınız. Mesela; dinsizlik ve dini taassup gibi. Dini taassup;Kuran-ı Kerimin ve dinin; cahil kişilerce yanlış bilinmesi ve bu nedenle,insanların; dinden soğuması ve dine düşman olması demektir.Dinsizlik ise; dindarlara ve dine; hak ve hakikatlere, düşman olmak demektir.

Mesela;matbaa’ya günah demenin ne akıl ile nede din ile bir alakası olamaz. Din;müsbet ilme, bilimselliğe,bilime ve teknolojiye değil;aklını çalıştırmayan akılsızlara karşıdır.

Deccal;müsrif , münafık, sahir ve çok şerli birisidir.Elide deliktir;yani çok müsriftir.İsrafı teşvik ederek, insanlardaki hırs ve açgözlülüğünü uyandırarak insanların o zayıf damarlarını tutup kendine musahhar edip; milli serveti heba eder,hem dini kullanır;hemde dinin ahkamlarını sinsice kaldırmaya çalışır.Aziz milletini arkadan hançerler. İktisat etmeyen,israf eden onun ağına düşer.Hem bir gözüde kördür,yani akibeti ve ahireti; görmez ve inanmaz. Münafık olduğu için;insanlar Allah”a inandığını zanneder.Deccal; insanlığın maddi ve manevi bağlarını bozarak, nefisleri başıboş bırakarak; anarşistliğe meydan açar.O vakit insanlar gayet şiddetli bir istibdattan başka zapt altına alınamazlar.Deccal;cesur orduların ve faal milletin kuvvetiyle vukua gelen terakkiyat, iyi ve olumlu şeyleri de haksız olarak kendisine mal eder. Deccale itaat etmeyen şehid olur, istemeyerek itaat eden kafir olmaz, belki günahkar da olmaz.

Her asırda ve her millet de;mehdi ve deccal misal kişiler çıkar.Bütün insanlar ve milletler imtihana tabidir ve tarih tekerrür eder.

Kurduğunuz beynelminel, gizli,yasa dışı veya zahiren yasal ve masum gözüken hain örgütleriniz ve deccal misal; üyeleriniz ve reisleriniz ve başkanlarınız ile; Dünyayı soyup, ülkeleri ve devletleri parçalayıp, insanları köleleştirip, milli servetleri ülke dışına kaçırıp, zenginlik ve refah ve emniyet içinde yüzdüğünüzü ve dünyayı kendinizin yönettiğinizi mi zannediyorsun!Hem sizin kimler olduğunuzu insanların bilmediklerini mi zannediyorsunuz! Yoksa siz insanları çok saf ve akılsız mı zannediyorsunuz!

Harut ve Marut;insanlara sihir öğreten,sihri öğretmeden önce de sihri öğrenmek isteyen kişiye imanının gideceğini ihtar eden iki varlıktır.Sihirden ancak; Kuran-ı Kerimdeki bazı ayet ve süreleri okuyarak korunabilirsiniz.

Sakın sakın;Allah”a isyan etmeyiniz.Çünkü sizin gerçek dostunuz, Allah”dır. Gerçek düşmanlarınız ise;sizi Allah”a isyan ettiren; şeytan ve deccal ve onların zalim düzenleri, kanunları ve mensublarının zulümleridir.Sakın yanlış anlama, her; “kanun ve düzen;yetkili ve görevli kişi veya kurum” kötü değildir.

Hem mehdi; Kuran-ı Kerim”in bir talebesidir. Hem o”nun mürşidi;Kuran-ı Kerim”dir.Hem o”nu Allah korusa gerektir.

Hem Hz.İsa peygamber,yani Mesih; ölmüş ve öldürülmüşte değildir.Hem çarmıha gerilen de bir rivayete göre; Hz.İsa peygamber de değildir.Hem annesi Hz.Meryem; saf ve tertemiz bir şekilde ve hiçbir erkek ile ilişki kurmadan; Allah”ın bir mucizesi olarak;Hz.İsa peygamberi doğurmuş. Kundakda iken; konuşmaya başlamıştır. Hem;Hz.Adem babamız da; babasız ve anasız yaratılmıştır.

Sakın yanlış anlama;Hz.İsa peygamber yeni; bir din ve kitap ile gelmiyecek, başta; Hz.Muhammed peygamber ve Kuran- Kerim ile; kendinden önceki tüm peygamber ve orijinal kitapları teyid ve tasdik etmek için gelecek; deccalin; Uluhiyeti inkar mesleğini öldürecek; gizli ve hain örgütünü ve kurduğu zalim düzenini dağıtıp; dünyaya adalet ve zenginlik getirecektir.Hem herkes Hz.İsa peygamberi tanımıyacak.Yani imtihan sırrı hiçbirzaman bozulmayacak, hayat ve imtihan devam edecek. İlahlık taslayanlar ise herzaman olduğu gibi yerin dibine geçirilecektir.

Dinsiz bir millet yaşayamaz.Sadece manevi veya sadece maddi kanat ile de uçamazsınız. Hem maddi,hem de manevi kanat ile ve birbirleriyle orantılı ve ahenkli olmak şartıyla uçabilirsiniz.

Malın; kırkta bir zekatı olduğu gibi, ilmin ve kuvvetinde bir zekatı vardır.Bilen ile bilmeyen bir değildir.İlim mümin”in yitiğidir, nerede olursa alır.İlim Çin”de de olsa alınız. Hayatta, en hakiki mürşid ilimdir. Faydalı tüm ilimlerden istifade ediniz, ettiriniz. Beşikten mezara kadar faydalı ilim öğreniniz.

Okuyunuz,okutunuz.Ne demiş Yunus Emre,’İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmez isen ilim nice okumaktır.’

Hem biz insanı severiz. Allah”ta insanları çok sever. Hem; Yaratılanı;Yaratan dan dolayı sevmek gerektir.

*Soru:Rüşvetin adı,hediye olmuş.Faizin adı;kar payı olmuş.Haram almış başını yürümüş.Zülüm tavana vurmuş.Namertler adam olmuş.Herşey tersine dönmüş.Gün şeytanın günü olmuş.Allah anılmaz olmuş.Para ise;Kıble olmuş.Sen ne dersin?

Cevap:Kıyamet yakındır deriz.

*Soru:Kıyamet ne zaman kopacak?Dabbet-ül arz nedir?Yecüc ve Mecüc nedir?

Cevap:Kıyamet sen öldüğün vakit kopacak.Eğer bu soru ile; kainatın kıyametini kastetmiştim diyorsan; elbetteki bir gün onunda kıyameti kopacak.Hem “ben öldükten sonra isterse Tufan olsun bana ne” diyen sen değilmisin. Hem kendi ecelin ile birlikte kıyametin vakt-i zamanını bilmek; hayatı sana zehir eder. Ecelin gizli kalmasının bir hikmeti de bu olsa gerektir.Hey şeytan; ne bu telaş ve korku; yoksa kıyametin yaklaştığını mı hissettin! Yoksa Ademoğlunun tüm nükleer füzeleri fırlatacağından mı korkuyorsun! Yoksa bir yıldızın;yaşlı dünyamıza ne zaman çarpacağını,dünyanın dönüş yönünü tersine çevirip; güneşin sanki batıdan doğmasına sebep olacağının hesabını mı yapıyorsun! Yoksa kıyametin vakti saatini bilmiyormusun?

Farzedelim ki; 120 sene sonra; şu kainatında kıyameti kopacak. Şu anda yaşlı dünyamızda misafir olan altı milyar kusur insanın; ekseriyeti o vakit kabirlerinde olacaklardır.Kıyamete yetişenler bizzat,daha önce vefat etmiş ruhlar ise; kabirlerinden o dehşetli anı herkez bir manada görecekdir.

Dabbet-ül arz; aıds mikrobu gibi,insanların azgınlıkları neticesinde toplu ölümlere sebeb olacak bir müsibettir.Aynen ölü bir cesedi yiyen kurtcuklar gibi.

Yecüc ve Mecüc ise;insanlık aleminin ve medeniyetin mahvına çalışan ve dünyada fesat,anarşi ve savaş çıkaran insi bir guruptur.Hem bu gurubun mensubları her milletten olabilir.Bu gurup çekirge sürüsü gibi;vakti geldiğinde dünyanın muhtelif yerlerinde tarih sahnesine çıkarlar ve dünyayı zirüzeber ederler.

*Soru:Hayat kaç tabakadır?

Cevab:Hayat; beş tabakadır.Birinci tabaka;şu anda yaşayan insanlara aittir. İkinci tabakada; Hz.Hızır ve Hz.İlyas peygamber.Ücüncü tabakada, Hz.İdris ve Hz.İsa paygamber.Dördüncü tabakada, şehitler. Beşinci tabakada ise vefat etmiş ruhlar vardır. Hem Hz.İdris peygamber;cennettedir ve vefat etmişde değildir.
Hem Hz.İsa peygamber ölmüş veya öldürülmüşte değildir.Hem Hz.Hızır hayattadır; içimizde dolaşmaktadır. Hem şehidler; öldüklerini bilmezler ve güzel bir hayatları vardır.

*Soru:Acaba; cennetlik miyim; yoksa cehennemlik miyim?

Cevap:İnsanlar korku ile ümit arasında olmalı. Acaba cennetlik miyim, yoksa cehennemlik miyim sorusunu merak etmek yerine, en kötü ihtimali göz önüne alarak, tedbirimizi almak; daha akıllıca bir iş olsa gerektir. Son nefese kadar, kimin ne olacağı, (mesela;şeytan hariç) bizce mechuldur.Ölünce değil,şimdiden ve daima ” Aman ya Rabbi” demeliyiz.

Anneniz ve babanız sizi sırtından indirip haydi hayata ve çalışmaya ve üretmeye dediklerin de; onlara düşman olmayınız ve yaşlandıklarında onlara “of” bile demeyiniz. Hiçbir ebeveyn, yani anne ve baba; çocuğunu ateşe atmaz.Ancak, o hayırsız evlat ;anne veya babasını,kasten öldürerek;cehennemi Hak eder. Halbuki;anne ve babası; daha küçücükken kendisini şefkatle büyütmüş, her şeyden esirgemiş idi. İşte;”Bismillahirrahmanirrahim”in bir manasıda budur.

Çocuklarınıza güzel isimler koyunuz. Onları güzel bir şekilde terbiye ediniz ve yaşadığınız zamana göre güzelce yetiştiriniz.Evlenme çağına geldiğinde ise evlendiriniz. Ne ekerseniz;onu biçersiniz.Herkes ancak; çalıştığının karşılığını alacaktır.Çalışınız, üretiniz,yiyiniz,yediriniz,kalp kırmayınız,veren el olunuz, israftan kaçınınız. Çocuklarınızı ve rahimlerdeki ceninleri de rızk endişesi ile öldürmeyiniz. Yoksa;ahired de o masum çocuklar, sizden ve iştirakçilerinizden; davacı olacaklardır.

Ey masumlar,biçareler, mahsunlar,garipler,fakirler ve hakkı gasp edilenler: sakın zalim zenginliği ve izzetiyle;masum ise fakirliği ve zilletiyle bu dünyadan göçüp gitti diye üzülmeyiniz ve Allah”a isyan etmeyiniz.Velev ki; Hakkınızı bazı nedenlerden dolayı bu dünyada tam alamasanız bile; sizlerin hakkınız zayi edilmeyecek,bir mahkeme-i kübrada, eninde sonunda Müntakim ve Kahhar ve Adil olan Allah; sizin hakkınızı zalimden alıp size geri verecektir.Ahired de;mal, mülk, para, iltimas, kariyer, rütbe, unvan, soy, sop vb.geçmediği için; ya zalimin sevapları size verilecek veya sizin günahlarınız zalime yüklenecektir.

Cennette huzur ve güven ve zenginlik içinde; bir daha ölmemek üzere,ebedi yaşayacak; her istediğinizi yapacak,her dilediğiniz melekler tarafından yerine getirilecek.Ruyetullah”a mahzar olup,cenneti unutup,kendinizden geçeceksiniz. Yunus Emre”nin dediği gibi;”cennet cennet dedikleri birkaç gılman ile birkaç huri. İsteyene ver onları;bana Seni gerek Seni.”

*Soru:Allah”ın benim namazıma ne ihtiyacı var? “Lailaheillallah” ne demektir? Her şey nasıl Allah”ı zikredebilir?

Cevap:Bir kişinin, Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur, demesi; hasta birisinin, doktora“ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki, Allah”ın bizim beş vakit namazımıza ve zikrimize elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza ve zikre evleviyetle ihtiyacımız vardır.Hem namaz dinin direği,müminin miracıdır.Hem namazı dosdoğru ihlaslı ve usulüne göre kılmak gerektir.Hem; Allah emrettiği için namaz kılınır. Hem gösteriş olsun veya bir menfaat elde etmek içinde kılınmaz.Hem; birinin şerrinden korkup namaz kılmamakta olmaz. Hem namazı; namertlere kızıp, terk etmek de olmaz.

Bedenin havaya,suya,gıdaya ve ısıya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan en önemlisi ve bir tanesi;namaz ve zikirlerin en güzeli olan, “Allah”tan başka İlah yoktur” demek olan ve muhabbetullaha vesile olan,kelime-i Tevhidtir.Yani “La ilaheillallah” kelimesidir.

Her zaman az;yemek,konuşmak,uyumak;yani,her zaman;helal lokma yemek, hikmetli konuşmak,fazla uyumamak ve daima “La ilaheillallah” diyerek,zikr ederek;Latife-i Rabbaniyeyi çalıştırıp,ruhu ala-i illiyyine uçurmak,kainata meydan okuyacak cesareti benliğinizde hissetmek,Allah”tan korkmak ,her şeyin Allah”ın tasarrufunda olduğunu, ilmel yakin bilmek,aynel yakin görmek ve hakkal yakin yaşamak, muhabbetullahın verdiği; o manevi zevk ile huzur bulup, mutmain olmak ve mutluluktan uçmaktır.Ey esrarkeş kardeş;sıhhatine ve cebine hiç zararı olmayan ve seni zirveye uçuracak selametli bir yol var iken; niçin kendine zulmeder ve altın vuruş yapıp aileni ve sevdiklerini üzersin!

Ayrıca;Allah”ın Kitabı olan Kuran”ı çok okumak ve özellikle kendi asrınıza hitap eden, lafzı ve özellikle manevi tefsirleri iyi tetkik etmek, doğru anlamak ve ihlas ile amel etmek ve huşu içinde namaz kılıp, huzur ve emniyet bulmak,ruhen bir manada miraca çıkmak, dünyanın ağır yükünü her beş vakitte yere koyup, güzel bir nefes almaktır.Hem Kuran-ı Kerim”i sadece okumak,dinlemek; manasını anlamasanız bile insana huzur verir, aynen; ilacın terkibini ve formülünü bilmeseniz bile şifaya vesile olduğu gibi. Ama; gerçek, doğru ve hakiki manasını bilmek, yasaklara tam uymak ve emirleri ise; ihlas ile uygulamak gerektir.

İnsanlar her nefes verişte bilmeden,gayri ihtiyari “Hu” derler.Hu ,Allah demektir.

Aslında her şey kendi lisanı ile Allah”ı anmaktadır. İnsanın bu dünyaya gelmesinin ve gönderilmesinin sebebi ve hikmeti; Allah”ı tanımak, O”na dua,sena ve ibadet etmek; kendi nefsine ve mahlukata ise;daima şefkat ve yardım etmektir.

Sadece Allah”a secde etmek;ama mahlukata ise hiçbir zaman secde etmemek ve başı daima dik tutmaktır ki;buna İzzet denir. Allah”a diklenmeye ise enaniyet denir ki;bu kibirdir ;şeytan ise bu yüzden huzur-u Hak divanından; Haklı ve geçerli bir neden ile kovulmuştur.

Mesela;bir askerin; komutanına diklenmesi gibi.Komutanın emirlerine; hiçbir zaman diklenmemek ve olumsuz karşılık vermemek gerektir. Komutan; ”hiçbir zaman gayri ahlaki emirler vermez, askerini küçük düşürmez, rencide etmez veya suiniyetli olarak askerinin hayatını tehlikeye atmaz”;bilakis, emre itaat edip etmediğini öğrenmek ister. Hem iyi bir komutan; ordusunu ve askerini; ezmez ve ezdirmez ve daima onu korur. Hem seni savaş düzenine göre eğitir. Mesela;sürünmeyi usulüne göre iyi öğrenmek; savaşta hayatını kurtaracaktır. Hem askerlikte küskünlük ve düşmanlık olmaz. Hem savaşta; komutanın bütün emirlerini dinlemek ve mutlak itaat etmek gerektir. Mesela;Uhud savaşında Hz.Muhammed peygamber emir verdiği ve sıkı sıkı
HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİD İLİMDİR.

faruk.nur
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 3
Kayıt: Prş Eki 12, 2006 18:15 pm
Konum: ankara
İletişim:

ALLAH

Mesajgönderen faruk.nur » Sal Eki 09, 2007 11:38 am

Mesela;bir askerin; komutanına diklenmesi gibi.Komutanın emirlerine; hiçbir zaman diklenmemek ve olumsuz karşılık vermemek gerektir. Komutan; ”hiçbir zaman gayri ahlaki emirler vermez, askerini küçük düşürmez, rencide etmez veya suiniyetli olarak askerinin hayatını tehlikeye atmaz”;bilakis, emre itaat edip etmediğini öğrenmek ister. Hem iyi bir komutan; ordusunu ve askerini; ezmez ve ezdirmez ve daima onu korur. Hem seni savaş düzenine göre eğitir. Mesela;sürünmeyi usulüne göre iyi öğrenmek; savaşta hayatını kurtaracaktır. Hem askerlikte küskünlük ve düşmanlık olmaz. Hem savaşta; komutanın bütün emirlerini dinlemek ve mutlak itaat etmek gerektir. Mesela;Uhud savaşında Hz.Muhammed peygamber emir verdiği ve sıkı sıkıya tenbihlediği halde; askerler bulundukları mevzileri terk etmişler, savaş kazanmış iken; birden savaş aleyhe dönmüştür.

Hem asker ocağı,Peygamber ocağıdır. Hem o ocakta enaniyet olmaz ve olamaz. Hem askerin postallarının uygun adımda; Allah”ı “Rab,Rab,Rab” diye zikrettiğine de dikkat et.Hem Allah”ın; şehitlerden, meleklerden vs.oluşan gizli bir ordusu olduğunu da unutma.Mesela; Kabe-i Muazzamayı yani Beytullahı yıkmaya gelen, Ebrehenin filli ordusunu; sadece ve yalnızca Ebabil kuşlarının attıkları küçücük taşların mermi gibi tesiri ile perişan olduklarını da bil.

Sakın sakın;tahta silahlar ile;devlet kurmaya, yıkmaya ve savaşmaya kalkışma. Savaş sanatını da; peygamber ocağında iyi öğren. Hem ilm-i nücum sahibi Hz.İdris peygamberin; savaşa gönderdiği askerleri bizzat kendisinin tek tek seçtiğini, hepsinin savaştan sonra eksiksiz nasıl geri döndüklerini ve niçin hiç yenilmediklerini de tarih kitaplarından öğren!

*Soru:”İsmi-i Azam”;nedir ve hangi isimdir?

Cevap:Allah”ın en Azam ismine;İsm-i Azam denir.Bu ismin hangi isim olduğu veya hangi isimlerden oluştuğu;kişilere göre değişip değişmediği konusunda çeşitli rivayetler var ise de;siz,”Allah”ın tüm isimlerini zikrediniz.Bu şekilde “İsm-i Azam”ı da zikretmiş olursunuz.

*Soru:Sen bizim mücadeleci ve devrimci ruhumuzu pasifize ediyorsun!Elimizi kolumuzu bağlıyorsun!Şevkimizi kırıyorsun!Ne yapmaya çalışıyorsun!

Cevap:Bilakis;şeytan ile mücadele edin ve savaşın diyoruz!Uyumayın;uyanın diyoruz.Bana dokunmayan yılan bin yaşasın deme diyoruz!Millet aya; siz yaya kalmayın diyoruz.Bir şeyler yapın diyoruz.Esfel-i safilinden;ala-i illiyyine yükselin;tırtıl gibi sürünmekten kurtulup;kelebek olup uçun diyoruz.

*Soru: Ruh nedir,nefis nedir?Ben;neyim?Ölümün hakikatı nedir?

Cevap:İnsan;ruh ve bedenin,madde ve mananın arkadaşlığı. Şoförü olan bir araba,kaptanı olan bir gemi, efendisi olan bir saray misalidir.Ruh insanın aslıdır,kendisidir. Mahiyeti; göz,kulak, kalb,sır, akıl, irade, sorumluluk sahibi, ölümsüz,nurani,hayat ve şuur sahibi; bir kanun-u emridir. Mesela; Yerçekimi kanunu gibi.Ama yerçekimi kanununun yukarda belirtilen vasıfları yoktur. Ruh”un; dünyadaki işleri yapabilmesi için; evi,sarayı,bineği mahiyetinde olan bedene ihtiyacı vardır.Ruh; beden sarayının efendisidir.

Nefs ise; bu sarayın bekçisidir,hizmetçisidir.Bedendeki kuvve-i şehvet ve gadabiyet merkezidir. Mesela;iç alemde;kandaki alyuvarlar vücuda gelen besinleri alır, akyuvarlar ise zararlı mikropları öldürür.Dış alemde ise insanın eli,ağzı,midesi besinleri alır;eli,kolu, bacağı,kafası kendisine saldıran düşmanı def eder. Aynen bu misallerde de görüleceği üzere sarayın bekçisi olan nefsin vazifesi; bedeni korumak ve bedenin levazımatını tedarik etmek ve efendisi olan Ruh”a hizmet etmektir.

Bedene helal rızk vermek gerektir.Mesela;arabanız benzinli ise mazot alırsanız yolda kalır motoru bozarsınız,şayet jet benzini alırsanız da sizi uçurur ve kazaya sebep olabilirsiniz.Helal rızk keyfe kafidir.Arabanın fabrikasyon ayarlarını, yani Allah”ın yarattığı; bedenin sıhhatini ve ruhun saflığını bozmamak elzem ve gereklidir.Mesela;Vücuda;İçki ve uyuşturucu madde almamak gerektir. Nefsi; kullanmak,korumak, dizginlemek, terbiye etmek gerektir.Yoksa bineğiniz olan nefsi öldürmek hem akıl karı değildir.Hemde intihar demek olur ki, kesinlikle yasaktır.

Nefsin dizginleri,daima ruhun elinde olmalı,gerektiğinde çekmeli, gerektiğinde gevşetmeli,ama hiçbir zaman dizgini bırakmamalıdır.

Akıl ise; Ruh”un müsteşarı yani akıl hocası,yol gösteren bir deniz feneridir. Ruh”a yol gösteren bir Nur”dur.Kuran-ı Kerim ise, manevi bir güneş,hakiki bir mürşid, bitmez ve tükenmez bir bilgi hazinesi ve ruhun bir gıdasıdır. Hem; aklı iptal edip sadece, kalb ile yani his ve duygularla yani Latife-i Rabbaniye ile hareket etmek tehlikelidir.Akıl ve kalb birer çift kanat olup; ruh bu iki kanat ile uçup hakikatlere; tehlikesiz, risksiz ve emin adımlar ile ulaşmalıdır.

Ruh ise; beden gemisinin kaptanıdır.Mesela bir ülke düşünelim.Ruh o ülkenin reis-i cumhuru, akıl veziri ,nefs ise kuvve-i gadabiye olan ordusu ve kuvve-i şeheviyesi olan hazinesidir. Bir ülke; hazinesi dolu,ordusu güçlü ve yöneticileri akıllı ise; ilelebed payidar kalabilir.Ruh; katiyyen Baki”dir,yani ölümsüzdür. Fakat bu Baki”lik bizatihi değil;Allah, öyle takdir ettiği ve istediği içindir. Ey insanlar ve cinler; baki bir aleme gideceksiniz, o halde hazırlıklı olun. Ölüm, ruhun bedenden ayrılması; daha önce vefat etmiş olan sevgili anne ve babanızın ve çocuklarınızın ve sevgilinizin ve sevdiklerinizin yanına gitmektir. Mesela ;bir şoför nasıl aracından inince araba hiçbir işe yaramaz ise, ruh”ta beden aracından inince, beden hiçbir işe yaramaz.Kabre konan bedendir.

***Sen ise; ruh”sun.Sen bu beden sarayının Aziz bir Sultanı,bu kainat sarayının; nazenin, nazlı,güzel bir gülüsün.***

Mesela;rüyanızda o korkuyu veya o sevinci hisseden,kalp gözünüz ile çok şeyleri gören sizsiniz. Şayet siz beden; olsa idiniz gözleriniz uykuda kapalı hiçbir şey görememeniz ve yeriniz sabit olduğundan, hiçbir şey yapamamanız ve hiçbir yere gidememeniz gerekirdi.Ruh bedenden ayrılınca; berzah alemine gitmektedir. Ölüm yokluk ve hiçlik değildir.Kim yok olmak ister ki,Ezeli ve Ebedi, bir ve tek olan Allah”ın sevgili mahlukatı da ebedi olmalıdır. Fakat mahlukatın ebediliği bizatihi değil, Allah”ın dilemesiyledir.

Evet,evet zaman hakikat zamanıdır.Hakikat merdiven ve basamaklarına teker teker ve emin adımlar ile ve korkuluklara da tutunarak çıkmak gerektir.Kuran, zikir ve namaz ile;Latife-i Rabbaniyeyi; müspet faydalı bilgiler ve ilimler ile aklımızı; çalıştırmak ve ruhu Ala-i İlliyyine uçurmak gerektir.

Ey Aziz insan ; dine hizmet ettim diye gururlanma, hizmetini; geçmiş nimetlerin şükrü ve vazife-i fıtrat bil. Sen ey mağrur nefis; üzüm ağacına benzersin; sakın gururlanma, salkımları o ağaç kendi takmamış, Allah onları ona takmış.

Ey Aziz insan;bir peygamber soyundan geldiğini hiçbir zaman unutma.

Ey sevgili ruh; cennette ebedi;birdaha ölmemek üzere tüm sevdiklerinize ve sevgilinize kavuşmak;her istediğinizi yapmak,Ruyetullah”a ve Muhabbetullaha mahzar olmak ve Allah”ı görmek istemezmisin!Bunun için Allah”a iman ve tövbe etmeli; Hak sahibine hakkını vermeli değilmisin!

HULASA :

Allah; birdir, herşey O”na muhtaçtır. Ne bir başkası Allah’ı yaratmıştır. Ne de Allah’ın bir çocuğu vardır. Allah’ın; eşi, benzeri,misli, rakibi ve ortağı yoktur. La ilahe illallah, Muhammed-ün Resulullah.
HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİD İLİMDİR.

Kullanıcı avatarı
fLeiN
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 123
Kayıt: Pzt Oca 08, 2007 22:20 pm
Konum: İstanbul
İletişim:

Mesajgönderen fLeiN » Sal Kas 20, 2007 10:30 am

Allah razı olsun hepsini okuyamadım göz dayanmıyor fakat kısım kısım okumaya çalıştım...
Sürekli güncellenen klasör Arşivim şimdilik 20 GB http://rapidshare.com/users/R7QQGV

Kullanıcı avatarı
34BM777
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 824
Kayıt: Pzr Nis 15, 2007 01:45 am
Konum: istanbul
İletişim:

Mesajgönderen 34BM777 » Sal Kas 20, 2007 16:21 pm

Paylaşım İçin Teşekkürler Allah Bütün İnananları Güç Kuvvetversin İki Cihandada Pegamberimizin Ümmeti Eylesin

Kullanıcı avatarı
turkerr
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 652
Kayıt: Prş Tem 13, 2006 16:01 pm
Konum: ANKARA

Mesajgönderen turkerr » Çrş Kas 21, 2007 00:41 am

34BM777 yazdı:Paylaşım İçin Teşekkürler Allah Bütün İnananları Güç Kuvvetversin İki Cihandada Pegamberimizin Ümmeti Eylesin
AMİN...
KAYGISIZDA OLSA TÜRKER DERTLİDİR

Kullanıcı avatarı
rapin_kizi__
Rekortmen Üye
Rekortmen Üye
Mesajlar: 2100
Kayıt: Pzr Oca 07, 2007 23:44 pm
Konum: kendi ütopyasından..
İletişim:

Mesajgönderen rapin_kizi__ » Çrş Kas 21, 2007 11:49 am

tesekkurler bu yazı dın felsefesı dersınden cıktıktan sonra cok ıyı geldı (=
KöR OlmUŞ bEyİnLErDE aĞ yapMıŞ ÖrüMCEğİM