jonturk_emre'den Şiirler Köşesi
Moderatörler: barışhayranı, Mod
- jonturk_emre
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 1467
- Kayıt: Cum Mar 23, 2007 22:50 pm
- Konum: İstanbul
Olur ya bir çatışmada ölürsem,
Arkamdan yas tutmayın.
Bırakın toprağımda rahat içinde yatayım.
Bedenimden komandomu çıkarmayın,
Onlar benim kefenim olacak.
Başımdan mavi beremi çıkarmayın,
O benim şanım, şerefim, olacak.
Ayağımdan botlarımı çıkarmayın,
Onlar nice yollar aşacak.
Şehit olursam sırat köprüsünden geçecek.
Elimden tüfeğimi almayın,
O benim mezarıma sembol olacak.
Yaramın kanını silmeyin,
Ahiret'te hesabı sorulacak.
Göğsümden kör kurşunu çıkarmayın,
O benim madalyam olacak.
Şehit Jandarma Komando Onbaşı Zekeriya GÜLYAMAN
Arkamdan yas tutmayın.
Bırakın toprağımda rahat içinde yatayım.
Bedenimden komandomu çıkarmayın,
Onlar benim kefenim olacak.
Başımdan mavi beremi çıkarmayın,
O benim şanım, şerefim, olacak.
Ayağımdan botlarımı çıkarmayın,
Onlar nice yollar aşacak.
Şehit olursam sırat köprüsünden geçecek.
Elimden tüfeğimi almayın,
O benim mezarıma sembol olacak.
Yaramın kanını silmeyin,
Ahiret'te hesabı sorulacak.
Göğsümden kör kurşunu çıkarmayın,
O benim madalyam olacak.
Şehit Jandarma Komando Onbaşı Zekeriya GÜLYAMAN
Emre başkaya
- jonturk_emre
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 1467
- Kayıt: Cum Mar 23, 2007 22:50 pm
- Konum: İstanbul
Ben Barıs Mancoyu Hiç Sevmezdim.
Biliyormusun? ben Barış Manco yu hiç sevmezdim,
Çünkü uzun saç kadina yakiışır diyordum.
Halbuki o uzun saclaıiyla,bir ulemayı,
Bir gezgini,bir filazofu andırıyordu
Biliyormusun? ben Barış mancoyu hiç sevmezdim,
Upuzun sacları,asağıya bakan bıyığı,sırtındaki kaftanı,
Belindeki işlemeli kemeri,Ayağındaki uzun çizmeleri ile,
Bir erkege yakıtıramıyordum.
Halbuki o: bir cenğiz hanı.Ertuğrul gaziyi,Osman gaziyi hatırlaıtıyordu...
Biliyormusun? ben barış Mancoyu hiç sevmezdim.
Çünkü o kılık kıiyafeti,on parmağındaki,büyük işlemeli taşlı yüzükleri,
Boynundaki,kolundaki işlemeli taşlı takilari.bana ters geliyordu.
Halbuki o; Orta asaya kültürünü ve sanatını üstünde taşıyor,
Türk milletini nereden geldiğini hatırlatiyor,Özünüze dönün diyordu,...
Biliyormusun? Ben Barış Mançoyu hiç sevmezdim..
Çünkü onun yediden yetmişe,adam olacak çocuk,
Proğramlarinda Türk halkıyla dalğa geçiyor sanırdım.
Halbiki o,küçüklere öğretici dersler veriyor,
Büyüklerinde gönlünü hoş ediyordu,
O mütevazi haliyle,büyükle büyük küçükle küçük oluyordu....
Biliyormusun? ben Barış Mançoyu hiç sevmezdim.
Çünkü o,Dünyayı dolşıiyordu,
Ben de bir macera peres olduğum için onu kıskanıyordum,
Halbuki o,Evliya çelebimiz,barış elçimizdi,
Dünyayı evlerimize getiriyor.Dünya ya,Türkiyeyi tanıtıyorudu,
Bir Japoya,Avra Asya konserlerinde gözlerim dolu dolu olmuştu.
Biliyormusun? Ben Barış Mançoyu hiç sevmezdim.
Çünkü, arkadaşım eşek,domates,biber,patlıcan,Sarı çizmeli mehmet ağa,
Nane limon kabuğu gibi şarkıları bana,çok saçma geliyordu.
Halbuki o; insanlığa vereceği dersleri,
Komik şarkılarla,hem güldürüyor,hem düşündürüyordu..
Biliyormusun? ben Barış Mançoyu hiç sevmezdim.
Bir gün duydum Barış Manço ölmüş.Tarih.01 Subart 1999
O Barış Mançoyu sevmeyen ben,göz yaşlarına boğuldum.
Kendi kendime sordum,
Hani sen barışı hiç sevmezdin,niçin ağlıyorsun?
Cünkü BARIŞ ölmemişti.
Ölen Timurlenkti,Cengiz handı,Osman,ertuğrul gazilerdi,
Ölen Yavuzdu,Fatihti,ölen bir filozof du,Evliya Celebiydi,
Ölen bir öğretmendi,Bir babaydı,bir arkadaşdı,bir dostdu.
Arkasından yalnız ben değil,seven sevmeyen herkes,
Dünya.Türkiye ağlıyordu.
Biliyormusun? Artık ben Barış Mançoyu çok seviyorum.
Bu güne kadar onu,benim gibi anlamayan Türkiye de seviyor.
Barış sen bize çok sey verdin,biz sana hiç bir sey veremedik.
Hatta sagliginda cok üzdük,saygimizi bile esirgedik.
Bizi affet Barış Manço,bizi bağışla,sen büyüksün.
Cennet mekanın yattığın yer nur olsun! ! ! ! ! Ruhuna Fatiha...
Söz Yazar.Erol Sagun.
Tarih:29 Ocak 2002
Biliyormusun? ben Barış Manco yu hiç sevmezdim,
Çünkü uzun saç kadina yakiışır diyordum.
Halbuki o uzun saclaıiyla,bir ulemayı,
Bir gezgini,bir filazofu andırıyordu
Biliyormusun? ben Barış mancoyu hiç sevmezdim,
Upuzun sacları,asağıya bakan bıyığı,sırtındaki kaftanı,
Belindeki işlemeli kemeri,Ayağındaki uzun çizmeleri ile,
Bir erkege yakıtıramıyordum.
Halbuki o: bir cenğiz hanı.Ertuğrul gaziyi,Osman gaziyi hatırlaıtıyordu...
Biliyormusun? ben barış Mancoyu hiç sevmezdim.
Çünkü o kılık kıiyafeti,on parmağındaki,büyük işlemeli taşlı yüzükleri,
Boynundaki,kolundaki işlemeli taşlı takilari.bana ters geliyordu.
Halbuki o; Orta asaya kültürünü ve sanatını üstünde taşıyor,
Türk milletini nereden geldiğini hatırlatiyor,Özünüze dönün diyordu,...
Biliyormusun? Ben Barış Mançoyu hiç sevmezdim..
Çünkü onun yediden yetmişe,adam olacak çocuk,
Proğramlarinda Türk halkıyla dalğa geçiyor sanırdım.
Halbiki o,küçüklere öğretici dersler veriyor,
Büyüklerinde gönlünü hoş ediyordu,
O mütevazi haliyle,büyükle büyük küçükle küçük oluyordu....
Biliyormusun? ben Barış Mançoyu hiç sevmezdim.
Çünkü o,Dünyayı dolşıiyordu,
Ben de bir macera peres olduğum için onu kıskanıyordum,
Halbuki o,Evliya çelebimiz,barış elçimizdi,
Dünyayı evlerimize getiriyor.Dünya ya,Türkiyeyi tanıtıyorudu,
Bir Japoya,Avra Asya konserlerinde gözlerim dolu dolu olmuştu.
Biliyormusun? Ben Barış Mançoyu hiç sevmezdim.
Çünkü, arkadaşım eşek,domates,biber,patlıcan,Sarı çizmeli mehmet ağa,
Nane limon kabuğu gibi şarkıları bana,çok saçma geliyordu.
Halbuki o; insanlığa vereceği dersleri,
Komik şarkılarla,hem güldürüyor,hem düşündürüyordu..
Biliyormusun? ben Barış Mançoyu hiç sevmezdim.
Bir gün duydum Barış Manço ölmüş.Tarih.01 Subart 1999
O Barış Mançoyu sevmeyen ben,göz yaşlarına boğuldum.
Kendi kendime sordum,
Hani sen barışı hiç sevmezdin,niçin ağlıyorsun?
Cünkü BARIŞ ölmemişti.
Ölen Timurlenkti,Cengiz handı,Osman,ertuğrul gazilerdi,
Ölen Yavuzdu,Fatihti,ölen bir filozof du,Evliya Celebiydi,
Ölen bir öğretmendi,Bir babaydı,bir arkadaşdı,bir dostdu.
Arkasından yalnız ben değil,seven sevmeyen herkes,
Dünya.Türkiye ağlıyordu.
Biliyormusun? Artık ben Barış Mançoyu çok seviyorum.
Bu güne kadar onu,benim gibi anlamayan Türkiye de seviyor.
Barış sen bize çok sey verdin,biz sana hiç bir sey veremedik.
Hatta sagliginda cok üzdük,saygimizi bile esirgedik.
Bizi affet Barış Manço,bizi bağışla,sen büyüksün.
Cennet mekanın yattığın yer nur olsun! ! ! ! ! Ruhuna Fatiha...
Söz Yazar.Erol Sagun.
Tarih:29 Ocak 2002
Emre başkaya
- jonturk_emre
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 1467
- Kayıt: Cum Mar 23, 2007 22:50 pm
- Konum: İstanbul
KARAHAZER ÇİÇEĞİM
Ah bir dağda bırakıp bir dağda bulacağım
Leyla menekşesi
Olursa bir yağlı kurşundan birde senin elinden olur ölümüm
Bir seherde açsınlar bağrımı
En deli rüzgarlar essin
Ne yiğitti desinler, ne filinta, ne hercai fiyaka
Dönüp baktıkları zaman bir oltu tesbihi
Bir gümüş tabaka
Bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara
Şeyh izzetttinin dünyanın bütütn çokcuklarına,
Yaptığı muska
Ve
Sevda adına kurutulmuş bir karanfil bulsunlar
Mintanımın altında
Ah yaban gülü ah Karahazer çiçeği
Ah gurbetin şıvan yıldızı, leyla menekşesi
Yağmurlu bir akşam üstünde duldada
Dedemden öğrendiğim ilk duam gibi
Yeşil ceviz altında koşturan karınca
Harran üstünde her gece parlayan süreyya
Emek gibi, toprak gibi, kan gibi, hoyrat gibi
Adilcevaz fırtınası, yedi dağın eşkiyası gibi
Yasak gibi, bayrak gibi, baskın gibi
Erişilmez birşeydi seni sevmek
Ah leyla menekşesi, ah yaban gülü
Ah karahazer çiçeği, ah yaktığım o içli türkü
Hani o zalım deyen hani o hayın
Şu üç kuruşluk daru dünyada
Göysüme şifasız ecza sürdler
Ve yürüdüler geçliğimin üstünde
Yağmur yağıyordu kuşlarda vardı
Uzandım yıldızlara tutamadım
Saçlarım ağardı şehir zındanlarında
Alem uykudaydı Adilcevaz uykudaydı
Sevdam, menekşem memleket gülüm
Kuyudaydım, saçlarım ağarmıştı
Sahtiyan uykudaydı..
Çıplaktı üzerim, mintanım kana bulanmıştı
Ah karahazer çiçeğim sen uykudaydın
Yıldızlar ve memleket uzaktaydı
Sen böyle gideceksen memleket böyle ağlayacaksa
Ben kabuslarına tabir düzeceksem şehir eşkiyalarının
Kıyamet düzeceksem ve seni bekleyeceksem
Bütün kuyulara bütün suna boyunlu dağlara
Adını haykıracaksam
Yırtılan mintanım, akan kanım, ağaran saçlarım
Ve
Memleket için dön diyeceksem; dön
Dön yaban gülüm
Dön Karahazer çiçeğim
Memleket gülüm
.
İbrahim Sadri
Ah bir dağda bırakıp bir dağda bulacağım
Leyla menekşesi
Olursa bir yağlı kurşundan birde senin elinden olur ölümüm
Bir seherde açsınlar bağrımı
En deli rüzgarlar essin
Ne yiğitti desinler, ne filinta, ne hercai fiyaka
Dönüp baktıkları zaman bir oltu tesbihi
Bir gümüş tabaka
Bitlis tütününden yarım kalmış bir sarma cigara
Şeyh izzetttinin dünyanın bütütn çokcuklarına,
Yaptığı muska
Ve
Sevda adına kurutulmuş bir karanfil bulsunlar
Mintanımın altında
Ah yaban gülü ah Karahazer çiçeği
Ah gurbetin şıvan yıldızı, leyla menekşesi
Yağmurlu bir akşam üstünde duldada
Dedemden öğrendiğim ilk duam gibi
Yeşil ceviz altında koşturan karınca
Harran üstünde her gece parlayan süreyya
Emek gibi, toprak gibi, kan gibi, hoyrat gibi
Adilcevaz fırtınası, yedi dağın eşkiyası gibi
Yasak gibi, bayrak gibi, baskın gibi
Erişilmez birşeydi seni sevmek
Ah leyla menekşesi, ah yaban gülü
Ah karahazer çiçeği, ah yaktığım o içli türkü
Hani o zalım deyen hani o hayın
Şu üç kuruşluk daru dünyada
Göysüme şifasız ecza sürdler
Ve yürüdüler geçliğimin üstünde
Yağmur yağıyordu kuşlarda vardı
Uzandım yıldızlara tutamadım
Saçlarım ağardı şehir zındanlarında
Alem uykudaydı Adilcevaz uykudaydı
Sevdam, menekşem memleket gülüm
Kuyudaydım, saçlarım ağarmıştı
Sahtiyan uykudaydı..
Çıplaktı üzerim, mintanım kana bulanmıştı
Ah karahazer çiçeğim sen uykudaydın
Yıldızlar ve memleket uzaktaydı
Sen böyle gideceksen memleket böyle ağlayacaksa
Ben kabuslarına tabir düzeceksem şehir eşkiyalarının
Kıyamet düzeceksem ve seni bekleyeceksem
Bütün kuyulara bütün suna boyunlu dağlara
Adını haykıracaksam
Yırtılan mintanım, akan kanım, ağaran saçlarım
Ve
Memleket için dön diyeceksem; dön
Dön yaban gülüm
Dön Karahazer çiçeğim
Memleket gülüm
.
İbrahim Sadri
Emre başkaya
- jonturk_emre
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 1467
- Kayıt: Cum Mar 23, 2007 22:50 pm
- Konum: İstanbul
İŞİM ACELE
Gökte zamansızlık hangi noktada?
Elindeyse yıldız yıldız hecele!
Hüküm yazılıyken kara tahtada
İnsan yine çare arar ecele!
Gençlik... Gelip geçti... bir günlük süstü;
Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
Eser darmadağın, emek yüzüstü;
Toplayın eşyamı, işim acele
Necip Fazıl Kısakürek
Gökte zamansızlık hangi noktada?
Elindeyse yıldız yıldız hecele!
Hüküm yazılıyken kara tahtada
İnsan yine çare arar ecele!
Gençlik... Gelip geçti... bir günlük süstü;
Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
Eser darmadağın, emek yüzüstü;
Toplayın eşyamı, işim acele
Necip Fazıl Kısakürek
Emre başkaya
- jonturk_emre
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 1467
- Kayıt: Cum Mar 23, 2007 22:50 pm
- Konum: İstanbul
Dönmek İstemedin Mi Hiç? (Barış Manço için)
Hayat, coşkun bir ırmak.
Nasıl akıp gidecek sensiz,
Düşündün mü hiç?
Sen, dillere destan seyyah;
Ne var ne yok cennette,
Haber gönderdin mi hiç?
Ah Uzun Saçlı Adam;
Göçüp gittiğinde tüm insanlık ağladı ardından.
Neden, diye sordun mu hiç?
Bilirsin ki çiçekler yapamaz güneşsiz.
Milyarlarcası sararıp soldu,
Battığında habersiz.
İşte o zaman anlaşıldı:
Güneş sendin;
Bizler, rengarenk çiçeklerdik.
Şimdi öksüz kaldık.
Çaresiz, boyun büküp ağladık.
Görüp bu manzarayı,
Dönmek istemedin mi hiç?
Ajda Meşeli
Hayat, coşkun bir ırmak.
Nasıl akıp gidecek sensiz,
Düşündün mü hiç?
Sen, dillere destan seyyah;
Ne var ne yok cennette,
Haber gönderdin mi hiç?
Ah Uzun Saçlı Adam;
Göçüp gittiğinde tüm insanlık ağladı ardından.
Neden, diye sordun mu hiç?
Bilirsin ki çiçekler yapamaz güneşsiz.
Milyarlarcası sararıp soldu,
Battığında habersiz.
İşte o zaman anlaşıldı:
Güneş sendin;
Bizler, rengarenk çiçeklerdik.
Şimdi öksüz kaldık.
Çaresiz, boyun büküp ağladık.
Görüp bu manzarayı,
Dönmek istemedin mi hiç?
Ajda Meşeli
Emre başkaya
-
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 357
- Kayıt: Prş Ağu 30, 2007 15:24 pm
- Konum: İSTANBUL
- jonturk_emre
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 1467
- Kayıt: Cum Mar 23, 2007 22:50 pm
- Konum: İstanbul
SEVİLDİĞİNİZİ NASIL FARK EDERSİNİZ ??
Her şey sende gizli:
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif...
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü...
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin...
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna....
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün...
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme,bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma har şeyi,sevdiğin kadar sevi-
leceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin....
İşte budur hayat !
İşte budur yaşamak;bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebilidiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin,bunu da öğren.
Sevdiğin kadar sevilirsin....
CAN YÜCEL
Her şey sende gizli:
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif...
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü...
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin...
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna....
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün...
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme,bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma har şeyi,sevdiğin kadar sevi-
leceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin....
İşte budur hayat !
İşte budur yaşamak;bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebilidiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin,bunu da öğren.
Sevdiğin kadar sevilirsin....
CAN YÜCEL
Emre başkaya
-
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 357
- Kayıt: Prş Ağu 30, 2007 15:24 pm
- Konum: İSTANBUL
ANNEM-E
Günaydın anne
Şimdi burada sabah
Uyan uykusuz kuşluk vakti
Gökyüzünden yağmur gibi inen meleklere açmışsındır kapını
Kumrular konuyor mu yine pencerene?
Ekmek ıslatıpta koyuyormusun önlerine?
Günaydın anne günaydın
Şimdi orada sabah sen uyanmışsındır
Allah bilir dün gece beni düşünüp yine ağlamışındır anne
Yine ağlamışındır...
Akşam üstü oturup pencereye gözlüyormusun yolumu?
Biliyorum yokluğum kırmıştır
Kırmıştır kanadını kolunu...
Sen bana hiç dayanamazsın ya anne...
Beni soracak olursan eğer merak edilecek birşey yok
Öğlenleri yumurta akşamları menemen yapıp yiyorum
Öğrettiğin gibi anne...
Ama öğretmediğin bir şey var...
Sensiz yaşayabilseydim
Birde seni özlememeyi öğretebilseydin eğer...
Gurbet ahh şu gurbet!
Gurbet daha kolay olacakmış meğer
Canım annem benım...
EMRE BAŞKAYA
Bu şiiri öğrencilik yıllarımda Sakaryada iken anneme yazmıştım
DEĞERLİ KARDEŞİM EMRE BAŞKAYANIN YÜREĞİNDEN KOPAN BU DUYGU YÜKLÜ DİZELERİ SİZLERE SUNMAKTAN ŞEREF DUYARIM.EMREYİDE EN KISA ZAMANDA BURDA YANIMIZDA GÖRMEK ÜMİDİYLE..........
Şimdi burada sabah
Uyan uykusuz kuşluk vakti
Gökyüzünden yağmur gibi inen meleklere açmışsındır kapını
Kumrular konuyor mu yine pencerene?
Ekmek ıslatıpta koyuyormusun önlerine?
Günaydın anne günaydın
Şimdi orada sabah sen uyanmışsındır
Allah bilir dün gece beni düşünüp yine ağlamışındır anne
Yine ağlamışındır...
Akşam üstü oturup pencereye gözlüyormusun yolumu?
Biliyorum yokluğum kırmıştır
Kırmıştır kanadını kolunu...
Sen bana hiç dayanamazsın ya anne...
Beni soracak olursan eğer merak edilecek birşey yok
Öğlenleri yumurta akşamları menemen yapıp yiyorum
Öğrettiğin gibi anne...
Ama öğretmediğin bir şey var...
Sensiz yaşayabilseydim
Birde seni özlememeyi öğretebilseydin eğer...
Gurbet ahh şu gurbet!
Gurbet daha kolay olacakmış meğer
Canım annem benım...
EMRE BAŞKAYA
Bu şiiri öğrencilik yıllarımda Sakaryada iken anneme yazmıştım
DEĞERLİ KARDEŞİM EMRE BAŞKAYANIN YÜREĞİNDEN KOPAN BU DUYGU YÜKLÜ DİZELERİ SİZLERE SUNMAKTAN ŞEREF DUYARIM.EMREYİDE EN KISA ZAMANDA BURDA YANIMIZDA GÖRMEK ÜMİDİYLE..........
- jonturk_emre
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 1467
- Kayıt: Cum Mar 23, 2007 22:50 pm
- Konum: İstanbul
''YAN GELİP YATANLAR''diye bır konu acıyorum bölücü oluyorum.Var mı böyle bir sey ya.Ben Türk'üm Türklüğümü savunmam suç mu?Senin bölücü dediğin dağda !!!
Ve son olarakta bu site gitgide BARIŞ MANÇO'nun olma amacını kaybediyor!!!
Cezalar neye göre veriliyor???
Sanırım bi isim değişikliği sorunu halleder
BARIŞ MANÇO MİX YERİNE harlemci MİX diyebiliriz
olmadı mod olmadı yakışmadı benım bu sıtedekı emeklerıme ayıp ettin
Ve son olarakta bu site gitgide BARIŞ MANÇO'nun olma amacını kaybediyor!!!
Cezalar neye göre veriliyor???
Sanırım bi isim değişikliği sorunu halleder
BARIŞ MANÇO MİX YERİNE harlemci MİX diyebiliriz
olmadı mod olmadı yakışmadı benım bu sıtedekı emeklerıme ayıp ettin
Emre başkaya
-
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 357
- Kayıt: Prş Ağu 30, 2007 15:24 pm
- Konum: İSTANBUL
- km_manco1325
- Demirbaş Üye
- Mesajlar: 514
- Kayıt: Cum Ağu 03, 2007 16:44 pm
- Konum: www.kurtlarvadisi.az
- İletişim:
- jonturk_emre
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 1467
- Kayıt: Cum Mar 23, 2007 22:50 pm
- Konum: İstanbul
Üstad'ın en sevdiğim şiiri
SAKARYA TÜRKÜSÜ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya:
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir:
Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat:
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne?
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine:
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur.
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük?
Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan:
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan!
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu?
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna?
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya.
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su:
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek:
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, saf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz:
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya:
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!
NECİP FAZIL KISAKÜREK
SAKARYA TÜRKÜSÜ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya:
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir:
Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat:
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne?
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine:
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur.
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük?
Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan:
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan!
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu?
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna?
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya.
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su:
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek:
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, saf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz:
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya:
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!
NECİP FAZIL KISAKÜREK
Emre başkaya
- jonturk_emre
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 1467
- Kayıt: Cum Mar 23, 2007 22:50 pm
- Konum: İstanbul
VATAN
Ey Türk, senin köyün hür bir yuvadır
Çiftlik değil, yoktur beyi ağası
Her köylünün var bir çifti tarlası,
Öz evinde o hem bey hem ağa'dır.
Hiç kimsenin yarıcısı rençberi
Olmaz, ancak olur vatan askeri.
Ümmi değil, muallimsiz kalsa da
İmamı yok, gene bilir dinini.
Dost ve düşman kimdir, bilir dünyada,
Doğru bulur... sevgisini kinini.
Ona cami, mektep, kitap yapınız.
Emin kalır hudutta her kapımız...
Lakin ey Türk, bu mesut köy bitiyor!
Mültezimin, faizcinin, tüccarın
Pençesinde diyor beni kurtarın;
Bu üç işi senden çabuk istiyor.
Kaldır a'şar usülünü aç banka
Yap her semtte bir ziraî sendika.
Ziya Gökalp
Ey Türk, senin köyün hür bir yuvadır
Çiftlik değil, yoktur beyi ağası
Her köylünün var bir çifti tarlası,
Öz evinde o hem bey hem ağa'dır.
Hiç kimsenin yarıcısı rençberi
Olmaz, ancak olur vatan askeri.
Ümmi değil, muallimsiz kalsa da
İmamı yok, gene bilir dinini.
Dost ve düşman kimdir, bilir dünyada,
Doğru bulur... sevgisini kinini.
Ona cami, mektep, kitap yapınız.
Emin kalır hudutta her kapımız...
Lakin ey Türk, bu mesut köy bitiyor!
Mültezimin, faizcinin, tüccarın
Pençesinde diyor beni kurtarın;
Bu üç işi senden çabuk istiyor.
Kaldır a'şar usülünü aç banka
Yap her semtte bir ziraî sendika.
Ziya Gökalp
Emre başkaya
- rapin_kizi__
- Rekortmen Üye
- Mesajlar: 2100
- Kayıt: Pzr Oca 07, 2007 23:44 pm
- Konum: kendi ütopyasından..
- İletişim:
- jonturk_emre
- İHRAÇ EDİLMİŞTİR
- Mesajlar: 1467
- Kayıt: Cum Mar 23, 2007 22:50 pm
- Konum: İstanbul
...seni içimden terkediyorum...
Binmediğim hiç bir otobüs
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde
Gittikçe azalıyor hayat
Neyi erken yaşadıysam
Hep ona geç kalıyorum
Sana göçüyorum her sonbahar
Yolların çıkmıyor aşkıma
Unuttuğun yağmurların adı saklımda
Seni içimden terk ediyorum
Susmaktan yoruldum
Kuşlar ve şarkılar,
bu şehri terk edeli
Efkar demliyorum gözlerimde
yaşlarımı,
yanağıma varmadan öldürüyorum
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
SENİ İÇİMDEN TERK EDİYORUM
Ne unutacak kadar nefret ettin
Ne hatırlayacak kadar sevdin
Yıkık bir duvar kadar bile
Pişman değilsin biliyorum
Beni hep bulmamak için aradın
Yanıldığımdın
Yangınımdın
Yangındın
Sensizliğe yenilmek
Sana yenilmekten zor olsa da
Ardımda bir sürü "belki"ler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum
Şimdi
İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan
İki yarım kaldık
Tamamlayamadık bizi
Elinden tutamadık yalızlığımın
Saçlarımı da uzaklarına gömdün
İçimin mavisi senin okyanusundandı
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
Sana bensizliği terk ediyorum
"Yarime uzanmayan bütün dallar kırık" demiştin
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?
Ne tuhaf değil mi?
İçimi acıtanda sendin
Acımı dindirecek olanda.
"Ya öldür beni" dedim
Ya da git benden.
İçi bulanık bir sevdanın ucunda
Seni kaybettim.
Aldırmadın aldırmalarıma
Bir gecede yakıp yarini
Şafaklara sattın ihanetini
Küllerime basanlar bile utandı yaptığından
İşte soluk bir ömrün son nefesi
Benden
İçimden
Terk ediyorum.
KAHRAMAN TAZEOĞLU...
Binmediğim hiç bir otobüs
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde
Gittikçe azalıyor hayat
Neyi erken yaşadıysam
Hep ona geç kalıyorum
Sana göçüyorum her sonbahar
Yolların çıkmıyor aşkıma
Unuttuğun yağmurların adı saklımda
Seni içimden terk ediyorum
Susmaktan yoruldum
Kuşlar ve şarkılar,
bu şehri terk edeli
Efkar demliyorum gözlerimde
yaşlarımı,
yanağıma varmadan öldürüyorum
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
SENİ İÇİMDEN TERK EDİYORUM
Ne unutacak kadar nefret ettin
Ne hatırlayacak kadar sevdin
Yıkık bir duvar kadar bile
Pişman değilsin biliyorum
Beni hep bulmamak için aradın
Yanıldığımdın
Yangınımdın
Yangındın
Sensizliğe yenilmek
Sana yenilmekten zor olsa da
Ardımda bir sürü "belki"ler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum
Şimdi
İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan
İki yarım kaldık
Tamamlayamadık bizi
Elinden tutamadık yalızlığımın
Saçlarımı da uzaklarına gömdün
İçimin mavisi senin okyanusundandı
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
Sana bensizliği terk ediyorum
"Yarime uzanmayan bütün dallar kırık" demiştin
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?
Ne tuhaf değil mi?
İçimi acıtanda sendin
Acımı dindirecek olanda.
"Ya öldür beni" dedim
Ya da git benden.
İçi bulanık bir sevdanın ucunda
Seni kaybettim.
Aldırmadın aldırmalarıma
Bir gecede yakıp yarini
Şafaklara sattın ihanetini
Küllerime basanlar bile utandı yaptığından
İşte soluk bir ömrün son nefesi
Benden
İçimden
Terk ediyorum.
KAHRAMAN TAZEOĞLU...
Emre başkaya