Barış abi ile unutamadığınız bir anınız

Tüm BarışSeverler'in kişisel tartışmalara girmeden, kurallara uymak kaydı ile yalnızca Barış Abi'miz hakkında görüşlerini ortaya koyabileceği ve değerlendirmelerini yapabileceği forumumuz.

Moderatörler: barışhayranı, Mod

Kullanıcı avatarı
bahadirari
Forum Duayeni
Forum Duayeni
Mesajlar: 353
Kayıt: Çrş Ara 22, 2004 22:21 pm
Konum: İzmir

Barış abi ile unutamadığınız bir anınız

Mesajgönderen bahadirari » Çrş Mar 02, 2005 22:08 pm

Arkadaşlar Barış abi ile tanışma şerefine nail olan arkadaşlar varmı acaba?Yaşım 25 olmasına rağmen benim maalesef kendisiyle tanışma imkanım olmadı.Eğer kendisiyle ilginç anıları olan arkadaşlar varsa bizle paylaşabilirler mi?

Kullanıcı avatarı
sarıkulak
Forum Duayeni
Forum Duayeni
Mesajlar: 183
Kayıt: Çrş Oca 21, 2004 21:27 pm
Konum: konya

Mesajgönderen sarıkulak » Prş Mar 03, 2005 09:57 am

KEŞKE ÖYLE BİR İMKANIM OLSAYDI
BİRKERECİK GÖRSEYDİM DE ÖLSEYDİM...:cry: :cry: :cry:
SENSİZ OLMAZ

Kullanıcı avatarı
avara
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 320
Kayıt: Sal Oca 11, 2005 21:17 pm
Konum: |ZiNDåN Ş£HiR|
İletişim:

Mesajgönderen avara » Prş Mar 03, 2005 14:10 pm

sarıkulak yazdı:KEŞKE ÖYLE BİR İMKANIM OLSAYDI
BİRKERECİK GÖRSEYDİM DE ÖLSEYDİM...:cry: :cry: :cry:

Bu her Barış Severin hayalidir herhalde !!!... :cry:
Leyleğin Ömrü İki Laklak, Değerler Oldu Tepetaklak!

Resim

Kullanıcı avatarı
Baykoca
Gelişen Üye
Gelişen Üye
Mesajlar: 42
Kayıt: Prş Şub 24, 2005 17:22 pm
Konum: Tekirdag

Mesajgönderen Baykoca » Cum Mar 04, 2005 00:38 am

hiç ayrılamazdım bir daha :roll: :( :cry:

Kullanıcı avatarı
ayça özdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 76
Kayıt: Çrş Eki 20, 2004 17:58 pm
Konum: izmir

Mesajgönderen ayça özdemir » Sal Mar 08, 2005 13:53 pm

ben tanıştım hem de o kadar güzel bir andı ki anlatamam!hatta çizmelerini bana vasiyet etti ama bu maalesef 8 saniye sürdü çünkü bu bir rüyaydı!!!!

Kullanıcı avatarı
mfirat
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 2
Kayıt: Prş Mar 24, 2005 22:19 pm
Konum: İstanbul
İletişim:

KEŞKE

Mesajgönderen mfirat » Prş Mar 24, 2005 22:42 pm

Onu tanıyamadım,tanıyamayan arkadaşlar üzülmesin...

O şimdi cennette

ve bir gün bizler de onunla orada buluşacağız...
M.FIRAT İNAL

aslicem
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 1
Kayıt: Pzt Oca 31, 2005 23:25 pm

anı

Mesajgönderen aslicem » Çrş Mar 30, 2005 02:27 am

Merhaba arkadaşlar,
çok şanslıyım ki O'nunla tanışma şerefine eriştim.1998 yılıydı.Adam Olacak Çocuk çekimleri sırasında kendisiyle tanışmıştım.Harika bir insan.Aynı kesinlikle ,tanıdımız,bildiğimiz Barış.Giderken açıkçası çok korkmuştum.Acaba farklı mıdır diye?Aslında biliyordum farklı olamayacağını.Örneğin kameralar stop dedikten sonra çocuklara ilgisi aynıydı.Çocuklar yanından ayrılmıyordu.Mesela ben elini sıkayım dedim,çekindim.Kendisi o kadar sıcak bir şekilde kucakladı ki anlatamam.Yaklaşık 1 saat geçtikten sonra adımı unutmamış,bana adımla hitap etti ve arkadaşım ve beni yemeğe davet etti.Ama ne yazık ki final dönemiydi ve sınavımız vardı.Ayrılmak zorunda kaldık.İşte bu hayatımın pişmanlığıdır.Sonra zaten ATV reyting nedeniyle programı kaldırdı.O'nunla olan resmim odamın baş köşesindedir.Ayrıca arkadaşlar bu kadar genç hayranlarım olduğunu bilmiyordum demişti.O'na sevgimizi zamanında yeterince gösteremedik ne yazık ki...

Kullanıcı avatarı
ladyoftheseventhsky
Gelişen Üye
Gelişen Üye
Mesajlar: 37
Kayıt: Pzt Eyl 13, 2004 11:52 am
Konum: ingiltere

BARIŞ'TAN KALAN ANILAR

Mesajgönderen ladyoftheseventhsky » Prş Mar 31, 2005 14:17 pm

1989 adam olacak çocuğa katılmıştım,çok şanslıydım kıvırcık şaçlarımı savura savura keman çalarak Arkadaşım eşşeği söylemiştim.küçücükken kemanı ve pianoyu çok sewiyordum,bu merakımı anlayınca Barış abi o günden sonra bana gönüllü yardımcı oldu,piano öğretmenimdi,9 yıla yakın mektuplaştık,bazen istanbulda görüştük,bi kerecik evini görmek için neler vermezdim,ama bi kısmet olmadı,hep çağırdı aslında "kimseyi pianoma dokundurmam ama sana bi kerecik çalman için izin vereceğim"demişti,dünyalar benim olmuştu,o anlatılmaz bi insandı,yokluğu hala acı veriyor :cry: özlüyorum seni barış abicim hemde çok :cry: adam oluyorum ama inan :) mektuplarını okuyorum tekrar tekrar resimleri hala odamda başköşemde boya kalemlerimi kupamı ve diş fırçamda hala duruyor,kullanmaya kıyamadım hiçbi zaman
Mekanın cenent olsun Barış abicim :cry:

Misafir

Mesajgönderen Misafir » Prş Mar 31, 2005 22:28 pm

yasanmış bir gercek öykü
İSMİYLE MÜSEMMA BİR DÜNYA VATANDAŞIYDI: BARIŞ


"Simsiyah bir gecenin koynundayım... Yapayalnız..." (DÖNENCE'den...)

Küçüksu, 3 Şubat 1999 Simsiyah... Sâdece gecemiz değil, gündüzümüz de karardı. Üç gündür aralıksız ağlıyorum. Mahallemizdeki tuhafiyeci Mustafa Bey, Barış için, "Onun ardından ağlamayan var mı?" dedi.

Doğru, yok... Ama, yapayalnız olduğu doğru değil. Asla... Şu 3 Şubat gününde yaşanan sevgi seli, herhalde, Atatürk, Zeki Müren ve Uğur Mumcu hariç, hiç kimseye nasip olmamıştır.

Barış yalnız değildi. Zorlayan hiçbir şey yoktu. Allah'tan, devlet katından birileri de yoktu., Kanlıca'daki mezarlıkta. Aman, eksik olsunlar!... Her şey daha temiz oluyor; "show'suz... Ama, halk vardı, gönülleri dopdolu... Insanlar akın akın geldiler, sel dinmedi bir türlü. Akın akın geldiler, birbirini ezdiler.

Özlenecek, hasret duymaya değer, nâdir yaratılmış bir insana yakın olabilmek, mezarını görebilmek, kabrine, toprağına el sürebilmek için birbirini çiğnediler. Ben de...

Türk insanı, Barış'ın sâyesinde, onun aziz hatırâsında bütünleşti. Her şeyi unutttuk. O güzel, evrensel insanı bir daha sevdik, andık, ağladık. Onda, kendimizden bir parça bulduk. Hem de ne kıymetli anılar, enstanteneler...

Hem böylesine Türk, Anadolu'nun sesi, onun bağrından kopmuş; hem de daima sevdayla tutkun olduğum lisanımıza böylesine vakıf, yürekten vururcasına dillendiren, hepimizi bir diyardan alıp öbürüne götüren bir başkası gelecek mi? O, gitti...

Gün geçtikçe ruhen yoksullaşıyoruz. Onun deyişiyle, "Leyleğin ömrü lak lak. Değerler oldu tepetaklak..."

Benim ömrümün nâcizâne bir sayfası da kapandı, gitti onunla birlikte. Gençliğimi, üniversite yıllarımı gömdüm az önce...

"DAĞLAR, DAĞLAR..

Kurban olam, yol ver geçem...
Sevdiğimi son bir olsun, yakından görem."


Bizim nesil, Barış'ın şarkıları ile adam olduk, sahiden. Onunla birşeyler öğrendiğimizin belki de, farkında bile değildik. Daha çok duygu seline kapıldık, savrulduk belki... Ama, o coşku ne güzeldi' Bana mısın demedik, sevdik. Zira, daima sevgi aşılıyordu. Yüreğimizin derinliklerindeki aşka, o gizli, ortak sevgiye dokunuyordu. Aşkın, zedeleyen yanına hiç aldırmadan.

Erken terketti bizi. Göçtü... Biz de bittik. Ölümün acısının tarifi bulunamıyor. Hele, bir de erkense. Hayat, ansızın alıverdi onu elimizden...

Meşum gün... Barış'ı uğurlayacağız. Ama, nasıl? Türkiye'de yüzbinlerce insan, bu sabah uyandığına bin pişman, eminim. Bir gün "Dönence"nin geleceğine nasıl inanacağız? Elimiz mahkûm, inanacağız. Bu ülke, böylesine kıymetli, evrensel değerde insanlar yetiştirebiliyorsa, inanacağız.

Sabah, sızlana sızıldana fakirhanemi toparladım, saçlarımı yıkadım, çöpleri attm. Zira, hayat devam ediyor. Ancak, Kanlıca'ya, mezarlığa yetişebileceğim.

Otobüs şoförü genç, yakışıklı da. Yol boyu Barış'ı konuştuk. Mezarlığın yerini tarif etti. Tam inerken dönüp baktım. Şoför kardeşimiz muhabbet dolu nazarlarla uğurladı beni. Bakışlarındaki yumuşacık sevgi yükü, Barış içindi aslında.

Yokuşu tırmandım, insan ve sevgi selinin arasında. Sürüklendik. Ama, insanları aşmak mümkün değil ki. Korkunç bir polis kordonu. Neymiş efendim, güvenlik? Kargalar güler... Adamlarla itişirken, arada istem dışı kucaklaşmalar pahasına, mezarlık meydanına ulaşabildim. Herkes ağlıyor...

Birden, müthiş bir hareket oldu.

Yanıbaşımdaki polise sordum: "Geliyor mu?" "Evet..." dedi. Önce inanamadım... Bir marangoz hatası yüzünden her yere geç kalan ben, ilk defa bir randevuya erken gelmişim. Utanarak. kendimle gurur duydum. Polisler telsizle konuşuyor. Mezarlık yolu uzun. Yol boyu tıklım tıkış, adam almıyor ve herkes onu bekliyor.

"Eller üstünde mi gelsin, cenaze arabasıyla mı?" Hemen yanımdaki polisle konuşuyoroz. "Millet, tüm ahali onu bekliyor. Eller üzerinde taşınmalı ki, insanlar onunla bütünleşebilsin." Beyhude bir teselli olduğunu bile bile...

Polis, sürüyle emniyet talimatı almış, çaresiz... "Haklısın, ama yol öylesine tıkalı ki. Ben de eller üzerinde gelmesini istiyorum. Ama, şaşırdım, kaldım."

"SEN YOKSUN YA, ÇOK YAZIK..."

Barış bir kaç dakika sonra geldi. Tabutu çiçeklerle kaplı. Deli gibi kabrinin kazıldığı yere koşmaya başladım. En az 100 polis beni durdurmaya çabaladı. Tabiî ki, başaramadılar. Her seferinde, "Bırakın beni..."dedim. Birisi, arkamdan, "Akrabası galiba..." demez mi? Komik... Barış ile yakın tanış olmadık, onun karakterinden fışkıran sıcaklığın dışında. Ne salaklık! Bir insanı sevmek için, illa, akrabası mı olmak lazım?

Bir noktada gene boğuşmaya varan itiş kakış. Bir ara yere bakacak oldum, ki eyvah! Yeni kapatılmış bir mezarın üzerindeyiz. Avazım çıktığı kadar, "Allah rızası için açılın, yapmayın. Bir mezara basıyorum." Diye haykırmışım. Allah adını duyan ahali ânında açıldı.

Tekrar bayır aşağı koşarken, yarı yolda gene güvenlik kordonu, izdihamı yara yara Lale'yi getirdi. Değil yürümek ya da konuşmak, nefes alamaz haldeydi. Nasıl seviştiklerini hep biliyorduk. Ağaca dayanmış, mecali tükenmiş Lale'ye bakarken, sevdiğim hayatta diye suçluluk duydum. Aramızda bir metre mesafe var, yok. Insan kucaklamak istiyor: Ama, acısını paylaşayım derken, tâciz etmek daha olası.

Kalbimde binbir cümle. "Ne şanslısın. Seneler boyu, dünya güzeli bir insana yoldaşlık ettin." demek istedim. Sonra, "bağışlanma ricası"nın eşiğinden de döndüm: "Affet bizi. Sevdiğin adamı, erkeğini tek başına gömmene izin vermedik. Ne çare ki, bir adam bu kadar çok sevilirse, böylesine bir duygudaşlık akışını durduramazsın."

Barış sahiden eşsizdi... "Sıradan olmayı" reddetmişti! Bunun tüm bedellerine de katlandı. Özel olanı da -hemen- kavrardı. Nazan Şoray'ın "Halhal"ı çok istediğini anladığında, "bir insan, birşeyi çok istiyorsa, mutlaka elde eder, etmeli de..." demişti. Stüdyoda, iki kıtalık şarkıyı iki günde zor zahmet okuyabilenlerin, "sanatçıyım..." diye ortalarda dolaştığı bir ortamda, Nazo Gelin "Halhal"ı ilk seferde okuyuvermişti.Üstad'ın tesbiti nasıl da isabetliymiş...

Malûm, "özel"in hakkını vermek, Türk toplumunda zor rastlanan bir haslet. Insanımızın"özel biri" ile ilk toslaşmasında, ivedi tepkisi -çoğu zaman- "haset"tir. Barış, o inanılmaz her türlü insana "nüfuz" kaabiliyeti ile, "haset duvarı"nı bir sıçrayışta aşmıştı. Hiçbir şablona eyvallah demeyip bu kadar çok insana erişmek, yüreklerinde taht kurmak, hangi kula nasip olmuş?

En büyük hayranları, destekçisi, çocuklardı. Halkımızın -daha da kötüsü, gençlerimizin- 500 kelime ile "gûya" Türkçe tekellüm ettiği bir devirde, çocuk korolarına "AYI"yı okuturken, cümbür cemaat'i belletmek, değme babayiğidin harcı değildir. Çocuk kısmı kül yutmaz!

Tekrar polis kordonu. Ahaliyi yarıp önce Batıkan'ı, sonra da Doğukan'ı getirdiler. Ne de güzel çocuklar... Annelerine sarıldılar, gittiler. Biz kaldık bir başımıza. Nihayet, Barış'ın mezarına varabildiğimde, tükenmiştim. Boğaziçi'nin en güzel panaromalarından biri, aşağıda uzanıyor. Güneş gözlerimizi yakıyor. Ve o, toprağın altında, bunların hiçbirini göremiyor.

Barış'ın başucunda hiçbir dua okumadım. Dualar kifayetsiz... Öylece, onu örten toprağa baktım. Ama, elimi bile süremedim. Kültürümün çok nâdide bir parçası, orada yatıyordu. Daima doğru bildiğini yapmış bir adam. Dünya, evrensel bir değeri, fazla erken kaybetti. "Niçin kendini bu kadar çok yordun? Bizi terk etmeye hakkın yoktu ki..."

GAZETECILIK BAŞA BELA!

Barış'ın mezarı başında, gencecik bir foto muhabiri. Fotoğraf çekmeye çabalıyor. Ama, sâdece "çabalıyor"! Zira, delikanlı iri kıyım da olsa, o itiş kakış da, netlik âyârı denen şey, hak getire. Üstelik, yamaçtayız. Yağmurun ıslattığı toprakta, yamaç aşağı öyle kayıyoruz ki, ayakta dahi durmak imkansız. Maddî-manevî tüm engel hesapları altüst!..

Genç irisi foto muhabiri her kayışında üzerime kapaklanıyor. Bu istenmeyen samimiyet yüzünden, çerçöp cüssemle (???) ezilmek üzereyim. Zor zahmet bir istinat noktası yakalayıp adını dahi bilmediğim gazeteciyi sırtından desteklemeye çalıştım. (Meslek dayanışması...)

En az on dakika mücadele verdik, bir kaç kare fotoğraf için. Artık, dayanamayacağım. İnsan duvarını nasıl aşabildiysem, ağlaya ağlaya sahile indim. Yol üstünde bazı gençlerin, "Ayyy, TV muhabirleri geldi. Soru sordu, film çekti. Akşama ekrandayız." sözleri refakatinde.

"BEN NASIL UNUTURUM SENI?

CAN BEDENDEN ÇIKMAYINCA..."

Boğaz'ın o her an değişen renklerine bakarken, "Nasıl unuturuz?" diye düşündüm. Bizim nesil, çok şanslıydık. "Dağlar, Dağlar"ı, "Domates, Biber, Patlıcan"ı yaşadık. Bir tek adamın, farklı kültürleri birbirine nasıl nüfuz ettirdiğini öğrendik.

57 yaşında gidilir mi? Atatürk’ü de 57 yaşında kaybetmedik mi? 57 uğursuz bir rakam olabilir mi?

Kimse gibi değildi!..

"Bakın... Ben değişik bir şey yapmak istesem... Berbere giderdim... Bu yaşıma geldim. Değişik bir şey yapmayı hiç istemedim. Ben buyum."

Adama bakar mısınız? "Değişik"in Barışçı’sı... Berberle sahiden hiç arası yoktu. Bilindiği gibi, "sıradan" olmayı reddetmişti. Şeffaftı. "Yasaklar yasaktır. Ve dâima yasak olmalıya inanmıştı...

Medyanın dön dolaş uzun saçlarını diline pelesenk etmesi, akıl almaz bir sığlıktı. Ama Barış, yel yepelek saçlarıyla, Türk kültürünü, geleneğini çok uygarca temsil etti. (Anlayana...) Yetmedi, Batı nosyonunun inceliklerini, Avrupa'yı Avrupa yapan zihniyeti "içkin" -eski deyişle, "mündemiç"- bir karakterdi.

Ali Sirmen'in müstesna sözlerini anmamak mümkün mü: "Gayrı ciddi bir toplumda, asık suratlı, ama laubali insanların arasında, güler yüzlü, ama çok ciddi bir adamdı..."

Küçüksu, 1 Şubat 2000...

Bir ozan ne demiş?
"Ah akşamlar!..
Ah yağmurlar!..
Yârimin gözyaşları..."

Gözyaşları tüm sevdalılardan ırak olsun. Yine de, seneler devriliyor... Barış'ı unutmadık. Bizim nesil istese de unutamaz. Gözyaşları bizim. Çünkü, kısır kalan biziz...

Küçüksu, 2001

Iki yıl geçti. Barış'ın kupürleri günbegün kabarıyor. Bu yıldönümü, çeşitli tarihlerde verdiği mülakatlarda kendini nasıl anlattığına dönmek için iyi bir fırsat olmalı.

(İKİNCİ YAZI: BARIŞ'ın AĞZINDAN...

Jülide ERGÜDER - 2 Şubat 2001, Cuma

Kullanıcı avatarı
exorcx81
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 12
Kayıt: Pzr Mar 27, 2005 20:24 pm
Konum: ist
İletişim:

Mesajgönderen exorcx81 » Cmt Nis 02, 2005 00:35 am

Merhaba;

Ben şu anda 17 yaşındayım. 5-6 yaşlarındayken bende TV'den çektiğimiz Barış Manço'nun çeşitli programlarının ve belgesellerinin video kayıtları vardı. Bunlara Adam Olacak Çocuk bile dahildi. Annem ve babam Barış Manço'ya duyduğum bu hayranlığın yeterince farkındaydı ve bana Adam Olacak Çocuk'a katılmayı önerdiler. Ve ben ne yaptım biliyor musunuz? TV'lerden ve başka her türlü yerden kaçırmadan takip ettiğim değerli Barış Manço'dan çekindiğim için programa gitmedim. Bunu hatırladıkça hala kafamı duvarlara vurmaktayım. Ama ne yaparsınız, küçüktüm ve oldukça da çekingendim. Ah, şimdiki aklım olsa, 100 kere giderdim. Ama ne yazık ki ne ona ne bana kısmet oldu. Çok üzgünüm bu yüzden :((((((((...
Geri Dönücem..

Misafir

bir alıntı anı daha

Mesajgönderen Misafir » Sal Nis 05, 2005 00:13 am

Barisin show unda arkadaslar
, Bu konu ile ilgili tam adamini buldun. Baris Manco ile ben GS yetistiriciden beri beraber olduk (son 15 sene daha az gorustuk).1954 yetistirici B de arkamda oturup bana kalemini odunc verdigi zaman tanistik. Bu sinif resmimiz mucizevi bir sekilde elimize gecti, sana bir kopyasini "attach" edecegim (ancak 1 hafta sonra). Barisla beraberligimiz 6 ci siniftan itibaren "hoca" taklitleri yaparak devam etti , bu taklitlerde oyle basarili idik ki 12 ci siniflardan davetler aliyorduk. Buna ilk sahneye cikisimiz diyebilirim.Daha sonra bir sinif dergisi cikarmaya basladik "KIVILCIM" diye...tek nusha! ve butun mektep okurdu elden ele dolastirirken.Bu tamamen resimli roman bir dergi idi ve yesil murekkeple yazilirdi (renkli olsun diye) vede romanlarin kahramanlari hep sinif arkadaslari idi: Goril Ersan,Pic Metin,Tepsi Savas v.s. Hepsi merak ederlerdi bir sonraki sayida baslarina neler gelecegini ve yalvararak sorarlardi "ben n'olucam sonra?"veya "beni bi daha boyle cizersen..." diye kovalarlardi (Gorilden epey kactik). Barisla daha sonraki beraberligimiz muzik hayatinda da devam etti: Orta okul bitirme imtihaninda 29 kisi muzikten ikmale kaldik Coban'dan (hay Allah esas ismini unuttum..). Bunlarin arasinda Baris la ben de vardik.Vede bu olaya bayagi kizmistik.O yaz (1958) rock'n roll ilk defa piyasaya cikti ve hepimizi etkiledi. Baris hemen butun sarkilari ogrendi, is bir orkestra bulmaya kalmisti..ama ne gezer o zamanlar enstruman bulmak imkansizdi, aletsiz muzisyen daha kolay bulunurdu. GS bize yaraticiligi ogretmisti ve hemen Balaban 'in (o zamanki isbilgisi hocasi) atolyesinde bir gitar yapiverdik. (sonra Ferruzat hoca yatakhanede muzik yaparken bizi basti ve gitari karyola kenarinda parcaladi!). Telleri baglama teli falan ve hafta sonu da meshur "samata" gecesinde sahneye ciktik.Tabii ki muzik "playback" -ses Barisin sesi idi.Eli tempo tutan islik veya agiz mizikasi calan herkes orkestraya alinmisti.Iste Barisin ilk "KAFADARLAR" orkestresi boyle kuruldu.Ilk konserlerimizden biriken paralarla da simdiki prof Asaf Savas Akat 'a (atkafa) saksafon aldik. Daha sonra yurtdisina giden bir basketbol takimina sahici gitar ismarladik. Fakat gumrukten gecebilmesi icin getiren kisinin calmasini bilmesi gerekiyordu, biz de sanki kendimiz cok biliyormusuz gibi basketbolcu arkadasa bir melodi ogretmistik . Diger malzemeleri de ampli-mikro vs hep kendimiz yaptik, teknik detaya girmiyeyim isteyene sonra ozel anlatirim. Liseyi bitirince ben Belcikaya abisi Savas Manco ile gittim , 1 sene sonra da Baris geldi. Bu seferde ayni evi birkac yil paylastik ve muzik yapmaya devam ettik harcligimizi cikarmak icin. Baris ilk yillarda garsonluk bile yapti. Cok guclu bir iradesi vardi ve 1 ayda 20 kilo verdi sahneye cikabilmek icin Paris Olimpia da.Yuzu sapsari olmus ayakta zor durabiliyordu, gorunce korktuk ve taniyamadik, biz onu hep tombik bilirdik.Cok cabuk sagligini toparladi , bu arada Liege guzel sanatlar akademisinden de 1 cilikle mezun oldu. Cok guzel karikatur cizer ve resim yapardi. Iste Rock'n roll den turk muzigine gecisi o zamanlar oldu. Turk isci kahvelerinde caliyorduk harclik icin ama kimse bizim Elvisleri, Bill Halley, Ricky nelson lari falan sevmedi, kendileri sahneye cikip halk turkuleri soylemeye basladilar biz de onlara eslik edince hep beraber havamizi ve nesemizi bulduk ve ondan sonra Baris o gun bu gun Turk halk muziginden etkilenmis sarkilarini yaratmaya basladi. Ondan sonra Baris profesyonel muzik hayatini, bende muhendisligi secince yollarimiz ayrildi ve daha seyrek gorusmege basladik. En son olarak tam 40 yil sonra iste bu KAFADARLAR biraraya geldik TRT1 de ! Korhan Abay surpriz olarak bizleri cagirmisti, aniden sahneye teker teker cikinca cok duygulandik hepimiz ve daha once aramizda sozlesmis oldugumuz "Bye bye love" sarkisini hep beraber soyledik hic aksamadan. Bir hafta sonra da ayni surprizi Star televizyonu yapti Yaseminin penceresinden programinda , ama tabiiki ilk seferki gibi olmadi. Iki ay sonra da esi Lale biz Kafadarlari (Asaf Savas Akat, Ender Enon,Bener Akbas, Oguz Artemiz,Batur Pere, Savas Ozgonenc) bizleri evine yemege davet etti, iste o zaman unutulmaz bir gun yasadik ve hemen butun sarkilari soyleyiverdik (Tom Dooley, Green fields of summer,butun Elvisler,Bill Halleyler,Platterslar, kizilciklar oldumu, Seher vakti..vs..vs..).Demek ki o bir vedalasma gecesi imis. Oglu Dogukan bizleri video ya almisti, ele gecirmeye calisiyorum. Iste Ohannnik hatiralari dokturuverdik sana, belki istediginden de fazla, belki tefrika edersin.. Sana su resimleri attach ediyorum: 40. yil programinda Kafadarlarla Baris Manco. TRT1 de bir anma programindan Ender Enonun bu hatiralari anlatmasindan bir goruntu

Misafir

bir alıntı anı daha

Mesajgönderen Misafir » Cmt Nis 16, 2005 23:13 pm

zaman gazetesi muhabirinin anısı 3.12.2002
+++
Çok okuyan mı, çok gezen mi?
STV’nin başarılı programı Ayna’nın, aralarında Güney Afrika, Kore, Nijerya, Gana ve Çad gibi ülkelere ait bölümlerinin bulunduğu 18 programı, VCD’ye dönüştürüldü. Program artık bir belge niteliği taşıyor.
Ayna programının yapımcısı ve sunucusu Saim Orhan, üniversite yıllarından beri haber programcılığı üzerine yoğunlaşmış. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1992 yılında mezun olan Orhan, okul döneminde de tüm çalışmalarını haber programı olarak hazırlamış ve ilk haberleri, dönemin tek televizyonu TRT’de yayınlanmış. Formatı şu ankinden farklı olan ilk Ayna programında, orijinal haber dosyaları üzerine eğildiklerini belirten Orhan, “Türkiye’deki domuz çiftlikleri gibi, misyonerler gibi neredeyse kimsenin haberdar olmadığı, ancak herkesi yakından ilgilendiren haber çalışmalarımız olmuştu.” diye konuşuyor. Ayna, bugüne kadar çeşitli değişimlere uğramış. Haber dosyalarından oluşan ilk dönem ‘Ayna’nın ardından, yurtdışındaki okullarla ilgili çalışmaların ağırlıklı olduğu Ayna almış sırayı. Ayna’nın bu devresinin başlamasını şöyle anlatıyor Orhan: “Okullarla ilgili hazırladığımız program, büyük ilgi görüp, Ertürk Yöndem, 32. Gün ekibi ve başka programlar tarafından da yayınlanınca, okul dosyasıyla ne kadar isabetli bir iş yaptığımızı anladık. Ve bir süre bu doğrultuda devam ettik.” Orhan, Ayna’nın son dönemindeyse, seyircinin ilgisini çeken daha özel konulara değindiklerini belirtiyor. Bunların arasında, Gambia’daki ısırmayan timsahlar, Japonya’da tanesi 20–30 dolara satılan meyveler gibi gerçekten ilginç konular var. Orhan, bu noktada amaçlarını, “İnsanlara dünya üzerinde varlığından haberdar olmadıkları şeyleri duyuralım, gösterelim istedik.” diye özetliyor. Ancak Ayna’nın misyonu bununla sınırlı değil. Ayna ekibi, binlerce kilometre kat ederek gittiği uzak diyarlarda, yalnızca seyirciyi şaşırtacak görüntüleri toplamıyor, her adımda oradaki kültürel mirasımızın da izlerini sürüyor. Orhan, seyircinin de bunu benimsediğini, “Artık, Türk eserinin olduğu bir yerde Ayna’nın mutlaka olacağını biliyorum.” şeklinde gönderilen mesajlardan anladıklarını söylüyor. Sosyal bir sorumluluk taşıdıklarının farkında olduklarını vurgulayan Orhan, “İnsanlara Ümit Burnu’ndan seslenirken sadece coğrafi yapıdan bahsetmiyoruz. Orada yaşayan, sefalet çeken insanlarla da ilgileniyoruz. Bu güzel sonuçlar içinse elbette sıkı bir ön hazırlık gerekiyor. Orhan, bunun için gidecekleri ülke hakkında, kitaplardan, internetten, bulabildikleri her kaynaktan yararlanıp, yola öyle çıktıklarını söylüyor. Çin’de görüştükleri bir bürokratın kendilerine, “İlk kez deneyimli ve Çin hakkındaki konulara bu kadar vakıf bir basın mensubuyla karşılaşıyorum.” dediğini aktaran Orhan’a göre, gezerken okuyan bilir. Dünyanın birçok yerini görmüş olmanın insana kattıklarını ise “hayata ve dünyaya çok daha geniş bir pencereden bakmak” olarak tanımlıyor. Saim Orhan, onca ülkeyi gezmiş olmasına rağmen, Türkiye’nin yerini hiçbir memleketin tutmadığının altını çiziyor. Ayna ekibi Moğolistan’da, kendileri gibi dünyayı dolaşan, Barış Manço’yla karşılaşmış. Çekim yaptıkları okulun programındaki öğrenciler, hep birlikte Manço’nun şarkılarını söylerken duygulanan çocuk dostu Manço, Ayna ekibinden program kayıtlarının bir örneğini rica etmiş. “Memnuniyetle kaydın bir örneğini kendisine verdik. O da programında yayınladı.” diyen Orhan, o gün aynı zamanda doğum günü olan Manço’nun, “Hayatımda aldığım en güzel doğum günü hediyesi.” dediğini sözlerine ekliyor.

Kullanıcı avatarı
karanizma
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 21
Kayıt: Cmt Haz 04, 2005 13:35 pm

Mesajgönderen karanizma » Cmt Haz 04, 2005 17:54 pm

Barış abiyi ilk ve son kez Abdi ipekçi de konserde gördüm.. barış abinin abdi ipekçide verdiği son konser oldugundan habersiz.. ön taraflara yakındık.. yanımda beni barış şarkılarıyla büyüten en büyük abim ve diğer abilerim vardı.. 4 kardeş.. (doğumlar 1963-1970-1973-1981) sıkı bir rockçı olan ben ilk ve son kez abilerimle barış abinin Karasevda şarkısında HeadBag Yaptık.. inanılmaz ve unutulmaz bir andı..

barışkolik
İHRAÇ EDİLMİŞTİR
Mesajlar: 103
Kayıt: Sal Haz 14, 2005 14:52 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen barışkolik » Sal Haz 14, 2005 23:37 pm

arkadaşlar bende tanışamadım ben küçükken bana bir kere annemler sormuşlar barış manço nun programına gitmek istermisin diye şarkı filan söyliycek sin ama demişler ben utangaçmışım hayır demişim ben bu kafayı nereleri vurayım ben barış manço yu çoooook seviyorum ah şimdi deseler gözüm kapalı atlarım
ÜYELİĞİ KABUL EDİLMEYEN YA DA İHRAÇ EDİLEN ÜYE

barışkolik
İHRAÇ EDİLMİŞTİR
Mesajlar: 103
Kayıt: Sal Haz 14, 2005 14:52 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen barışkolik » Sal Haz 14, 2005 23:38 pm

barış manço suz yaşamak yaşamamak
ÜYELİĞİ KABUL EDİLMEYEN YA DA İHRAÇ EDİLEN ÜYE

barışkolik
İHRAÇ EDİLMİŞTİR
Mesajlar: 103
Kayıt: Sal Haz 14, 2005 14:52 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen barışkolik » Sal Haz 14, 2005 23:52 pm

[size=24]EĞER ONU GÖRÜRSEM ABİMİN VAY HALİNE ÇÜNKİ ONU BIRAKMAM ;) ;) ;) ;)[/size]
ÜYELİĞİ KABUL EDİLMEYEN YA DA İHRAÇ EDİLEN ÜYE

barışkolik
İHRAÇ EDİLMİŞTİR
Mesajlar: 103
Kayıt: Sal Haz 14, 2005 14:52 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen barışkolik » Sal Haz 14, 2005 23:53 pm

:alkis: :alkis: :alkis: :alkis: :alkis: :alkis: :alkis: ONU GÖRÜCEME İNANIYOR SON DERECE ALLAH BÜYÜKTÜR
ÜYELİĞİ KABUL EDİLMEYEN YA DA İHRAÇ EDİLEN ÜYE

Kullanıcı avatarı
barışmançocu
Üst Düzey Üye
Üst Düzey Üye
Mesajlar: 127
Kayıt: Cum Haz 17, 2005 15:57 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen barışmançocu » Cum Haz 17, 2005 16:10 pm

ben barış manço yu çok görmek isterdim ama bu imkansız şu anda cennettedir çünki o bir melekti :alkis: :alkis:
sen öyle deve kuşu gibi şaşkın şaşkın bakınırsan bir gün duyarsın elbet dıral dedenin düdüğünü
Resim

Kullanıcı avatarı
barışmançocu
Üst Düzey Üye
Üst Düzey Üye
Mesajlar: 127
Kayıt: Cum Haz 17, 2005 15:57 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen barışmançocu » Cum Haz 17, 2005 16:11 pm

bu arada herkeze selam ben yeni geldim aranıza
sen öyle deve kuşu gibi şaşkın şaşkın bakınırsan bir gün duyarsın elbet dıral dedenin düdüğünü

Resim

Kullanıcı avatarı
barışmançocu
Üst Düzey Üye
Üst Düzey Üye
Mesajlar: 127
Kayıt: Cum Haz 17, 2005 15:57 pm
Konum: istanbul

Mesajgönderen barışmançocu » Cmt Haz 18, 2005 18:09 pm

ben de barış manço yu görmeyi çok isterdim ama...
ama uzaktan akrabasını gördüm gerçekten annemin arkadaşına gitmiştik orda annemin arkadaşı o gün iki arkadaşını daha çağırmıştı bende orda barış manço dan bahsediyordum o da bunu dedi ben çok mutlu olmuştum :sapka:
sen öyle deve kuşu gibi şaşkın şaşkın bakınırsan bir gün duyarsın elbet dıral dedenin düdüğünü

Resim

Kullanıcı avatarı
mankurt
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 25
Kayıt: Pzr Oca 30, 2005 00:26 am
Konum: ankara

Mesajgönderen mankurt » Çrş Tem 20, 2005 03:14 am

ankaray ın açılış konserinde izledim onu ya, ölsem de gam yemem artık..
yaz dostum..

samet ahmet

Mesajgönderen samet ahmet » Çrş Ağu 24, 2005 19:44 pm

arkadaşlar benim tanışma fırsatım olmadı ama onun la tanışandan onu dinlemek te ayrıbir zevk.... bende onun tanışmasının nasıl olduğunu sizlerle paylaşmak istedim siz de tanıyorsunuz onu ama o şimdi aramızda yok... yazıları tamamen silindi...(kendi isteği üzere) bazı yazıları da duruyor site de ama nic i yerinde misafir yazıyo...o da şimdi http://www.hakanergun.com/main/forum/in ... ?board=3.0 burada yazılarına devamediyo belki sizde onun la tanışmak istersiniz... amaönce bu mektubu sizlerle paylaşmaktan onur duyarım....:
Resim

Kullanıcı avatarı
All Soul's Night
Rekortmen Üye
Rekortmen Üye
Mesajlar: 1773
Kayıt: Pzt Haz 06, 2005 10:42 am

Mesajgönderen All Soul's Night » Cmt Ağu 27, 2005 02:20 am

Paylaşım için çok sağol Samet! :)

Kullanıcı avatarı
nehir taşçı
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 1883
Kayıt: Prş Tem 14, 2005 15:18 pm

Mesajgönderen nehir taşçı » Pzr Eki 16, 2005 23:43 pm

BARIŞ MANÇO İLE TANIŞMA ŞEREFİNDE BULUNAMADIM FAKAT BELİRTMEK İSTERİM Kİ BARIŞ ABİMİZ TANIŞILMASI GEREKEN SAYILI İNSANLARIN BAŞINDA GELİR....
O'nu anlayabilmek, dünyaya O'nun gözüyle bakabilmektir...

Kullanıcı avatarı
34BM777
Demirbaş Üye
Demirbaş Üye
Mesajlar: 824
Kayıt: Pzr Nis 15, 2007 01:45 am
Konum: istanbul
İletişim:

Mesajgönderen 34BM777 » Pzt Haz 04, 2007 01:39 am

ben BARIŞMANCO. tanıma imkanım oldu cok kısa ve öz (sinemada calışıyordum (yer gösterimi yapıyordum) önceden salona arkdaşları ve ailesi gelmişti (suadiye cinemax sinemalarına) bende kapıda bekliyordum gelen oldugu zaman yerini gösteriyim diye Bİ anda karsımda BARIŞ MANÇO abimizi. gördüm nasılsınız barış abi dedim cok iyi sagol dedi . tokalaştık ondan sonra o filmi seretmek için salona girdi :)
En son 34BM777 tarafından Sal Haz 05, 2007 13:50 pm tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.